Mozzarella peynirli Currywurst. Bazı Alman yemek bloggerları Almanya’nın ünlü yiyeceğini bu şekilde de denemiş ve lezzetini beğenmişler. Hiç yemedim ama yazımın başrolü olan Domenico Tedesco’yu tam olarak bu yiyeceğe benzetebiliriz. Biraz Alman biraz İtalyan ve çok lezzetli!
1985 yılında Mozzarella’nın anavatanı olan güney İtalya bölgesinde olan küçük bir kasaba olan Rossana’da dünyaya gelen Domenico’yu mutfak kültürüyle değil de, yazımızın ana konusu olan futbol ile konuşacağız.
İtalya’nın güneyinden Almanya’nın güneyine
Etimolojik olarak Domenico Tedesco İtalyanca gibi dursa da İtalyanca bilenler büyük sırrı çözdü bile: Tedesco İtalyancada “Alman” anlamına geliyor. Tedesco’nun 2 yaşında ailesi ile birlikte Almanya’nın Svabya bölgesindeki Aichwald kasabasına göç etmesinin soyadıyla bir alakası var mı bilmiyorum ama Tedesco soyadının İtalya’da sık görebileceğiniz bir soyad olduğunu söyleyebilirim.
İş hayatından kulübeye
Futbol veri sitelerinde Domenico Tedesco’nun kariyerine baktığınızda profesyonel anlamda futbolculuk geçmişinin olmadığını göreceksiniz. Birçok meslektaşı gibi yeşil sahalardan gelen bir isim değil. Matbaada çalışan işçi bir baba ve temizlikçi bir annenin oğlu olarak Almanya’ya geliyorsanız hayat sizin için biraz daha zor olabilir. Tedesco futbola meraklı bir genç olsa da okuldan kalan boş vakitlerinde futbol oynaması ders notlarının düşmesine neden olduğu için bir seçim yapmak zorundaydı.
Tabii ki eğitim!
Çok başarılı bir öğrenci olmayan Tedesco, eğitimine daha fazla önem vererek notlarını yükseltti ve endüstri mühendisliği bölümünden mezunu oldu. Sonrasında ise İnovasyon Yönetimi bölümünde yüksek lisans yapan ve 5 dili akıcı şekilde konuşabilen nitelikli bir mühendise dönüştü. Mercedes'te çalıştığı yıllarda içindeki futbol ateşini söndürmeyen Tedesco, bir yandan da yaşadığı kasabanın takımı olan Aichwald’ın F2 takımını, yani 7-9 yaş arasındaki takımı yönetti. Tüm bunları kısa sürede hayatına nasıl sığdırdığı sorulduğunda ise şöyle açıklıyor Tedesco:
"O zamanlar birkaç antrenörlük kursuna gittim ve çok fazla futbol izledim. Özellikle Mourinho ve Guardiola... Onlardan kesinlikle bir şeyler öğrenebilirsiniz. Bazen bazı şeyleri kaçırman gerekir. Çalışıyorsan ve aynı zamanda futbol antrenörlüğü yapmaya çalışıyorsan, o zaman gerçekten her cuma ve cumartesi gecesi dışarıda içki içiyor olamazsın.”
Aichwald’da durumun iyi gittiğini gören Tedesco kariyer basamaklarını bir bir tırmanmak istiyordu. 2008’de, henüz 23 yaşında Mercedes’’in Sttutgart’daki merkezinde çalışırken Stuttgart kulübüne U9 takımının antrenmanlarını izleyip izlemeyeceğini soran bir mektup yazdı. Bu mektup o dönemim Stuttgart gençlik koordinatörü olan Thomas Albeck’in dikkatini çekmişti. Albeck’in daveti üzerine tesislere giden Tedesco Albeck’i epey etkilemiş olacak ki kısa zamanda kendisini eğitim almak üzere kulübün içinde buldu. Thomas Albeck ismini daha önce duymamış olabilirsiniz ama kendisi Antonio Rüdiger, Joshua Kimmich, Serge Gnabry, Mario Gomez, Sami Khedira, Sebastian Rudy ve Timo Werner gibi isimleri futbol dünyasına kazandıran isim olarak biliniyor.
Mercedes’te güzel bir kariyer mi? Boşver!
Tedesco, çocukların toplu ve bireysel oyun yeteneklerini geliştirmek için bir dizi eğlenceli antrenmanlar tasarladı ve Stuttgart’ın U9 takımında yardımcı antrenör olarak göreve başladıktan sonra Mercedes’teki işinden ayrıldı. Bu dönemi hayatının en önemli ve en riskli kararı olarak açıklıyor Tedesco.
5 sezon boyunca Stuttgart altyaş takımlarında görev yapan Tedesco için nihayet kendini gösterme vakti gelmişti. 2013/14 sezonunda Bundesliga’da mücadele eden Stuttgart sezona 3’te 0 ile başlayınca Bruno Labbadia’nın görevine son verildi. Takımın başına ise geçici olarak U17’nin teknik direktörlüğünü yapan Thomas Schneider getirilirken Schneider'in yerine ise bu olaydan sadece 1 ay önce Schneider’in yardımcılığına getirilen Domenico Tedesco getirilmişti.
Domino etkisi…
İlk sezonunda genç ligini Mainz U17’nin arkasında 2. sırada tamamlayan Tedesco, Stuttgart yönetimini etkilemeyi başarmıştı. Sonraki sezon U17 ligini lider tamamlayan Tedesco, sadece Stuttgart yönetimini etkilemekle kalmayıp Dietmar Hopp’u da etkilemişti. 2015 yazında Hopp’un “projesi” Hoffenheim’ın U17 takımına getirilen Tedesco için yeni bir sayfa açılıyordu. Bu arada o yıllarda Hoffenheim’in U19 takımını da Julian Nagelsmann’ın yönettiğini söylemem gerekiyor. Tedesco ve Nagelsmann arasındaki halef-selef olma ve dostluk ilişkisi de burada başlıyor desek yalan olmaz.
Sınıfın en çalışkan çocuğu
Her Alman teknik direktörünün uğramak zorunda olduğu ve detaylı şekilde bu yazımda ele aldığım Hennes Weisweiler Akademisi’nde eğitim alan Tedesco, 2016 yılında sınıf arkadaşları olan Kenan Koçak, Pellegrino Matarazzo, Julian Nagelsmann, Alexander Nouri ve Daniel Thioune gibi isimleri geride bırakarak 1.0 tam puanla kursu birinci sırada bitirmişti. Tedesco her ne kadar “önemli olanın notlar olduğunu düşünmüyorum” dese de bu başarısıyla dikkatleri bir kez daha üzerine çekiyordu.
2015/16 sezonun 2. yarısında Bundesliga’da Hoffenheim düşme potasına girince Dietmar Hopp olaya müdahale ediyor ve kurt hoca Huub Stevens’ı görevden alıyor. Yerine ise ivedilikle U19 takımında başarılı performans ortaya koyan 29 yaşındaki Julian Nagelsmann’ı getiriyor. Nagelsmann’ın hikayesi başka yazının konusu ama U19 takımına sezon sonunda kimin getirildiğini az çok tahmin ediyorsunuzdur diye umuyorum. İkinci bir domino etkisiyle Domenico Tedesco!
Burası ikimiz için çok küçük
A takımda başarılı performans ortaya koyan Nagelsmann’ın olduğu ortamda daha fazla ilerleyemeyeceğini anlayan Tedesco için yeni maceralara atılma vakti gelmişti. 2016/17 sezonun 2. yarısında 2. Bundesliga’nın dibine demir atmış ve düşmesine neredeyse kesin gözüyle bakılan eski Doğu Almanya takımlarından olan Erzgebirge Aue’nin başkanı Helge Leonhardt yenilikçi ve genç yaşta dikkatleri üzerine çeken Tedesco’yu gözüne kestirmişti bile. Bugün bile “O dönemler bir adayım vardı. Danışmanım beni aradı, ‘Tedesco’ya kulak ver’ dedi. İşin sonunda bu elması kimin keşfettiğini unutmamak güzel olurdu” diyerek kendisinin de unutulmaması gerektiğini hatırlatıyor Leonhardt.
Madenci şehri olması sebebiyle “Doğunun Schalke’si” olarak bilinen Erzgebirge Aue ile çıktığı 11 maçta takımı dipten alıp ligde tutan Tedesco’yu artık elinde tutamayacağını Leonhardt da iyi biliyordu.
Doğudan batıya uzanan kariyer
Bu kez rota gerçek Schalke idi. Doğunun madeninden batının madenine uzanan bu yolculukta işler her zamankinden çok daha çetin olacaktı. Aktif Alman teknik direktörler arasında bana göre en vasatlarından biri olan Markus Weinzierl yönetimiyle ligi orta sırada bitiren Schalke’de hedefler küçük olamazdı! Yeşil sahada doğru dürüst top bile oynamamış, henüz 32 yaşında olan ve akranlarının hala top oynadığı birini Almanya’nın en büyük takımlarından birinin başına getirmek sanırım Heidel’in da kariyerinde aldığı en büyük risklerden biri olabilir. Mainz’da görev yaparken Jürgen Klopp, Thomas Tuchel gibi isimlere şans vermiş dönemin sportif direktörü Christian Heidel delirmiş olmalıydı.
Nitekim 2017’de Schalke’nin başına gelen 32 yaşındaki Tedesco kulüp tarihinin en genç teknik direktörü oluyordu!
Taşlar yerine oturuyor
Tedesco takımın yönetimini alır almaz 7 senedir kulüpte forma giyen Klaas-Jan Huntelaar’ı ve takımın evladı sayılabilecek Benedikt Höwedes gibi isimleri takımdan göndermesinin ardından ligde ilk 6 haftada aldığı 3 mağlubiyetle Schalke camiasına aklının başında olup olmadığını sorgulatsa da o ne yaptığını biliyor gibiydi.
Tedesco’nun Schalke 04 macerasının en unutulmaz zamanlarından biri Borussia Dortmund ile 4-4 berabere kaldıkları maçtır diyebilirim. Sezona fırtına gibi başlayan ama paraşütsüz olarak çakılmaya başlayan Peter Bosz Ruhr derbisindan galibiyet alarak kredisini düzeltmeye çalışırken, bir yandan da lider Bayern Münih ile puan farkını kapatmaya çalışan Schalke 04 kozlarını Signal Iduna Park’da paylaşıyordu. O maçı hatırlayanlar olacaktır, ilk yarıyı Borussia Dortmund 4-0 önde kapatmıştı. Tedesco 3-4 ayda Schalke camiasında biriktirdiği tüm kredisini ve saygınlığını sadece 90 dakikada harcayacak gibi görünüyordu.
Her şeyin izahı olabilirdi ama söz konusu Ruhr derbisi ise ve rakibinizden sadece 45 dakikada 4 gol yiyorsanız bunun izah edilebilir tarafı olamazdı. Takımınız böyle bir durumda olsaydı siz ne yapardınız? Soyunma odasında bağırıp çağırarak takımınızı gazlar mıydınız yoksa her bir oyuncunun önünde diz çöküp oturur ve sakince doğru kelimeleri seçerek durumu izah edip onlara aslında neler yapabileceğini uygun dille anlatıp motive mi ederdiniz?
Tedesco ikincisini yaptı. Onun olağanüstü insan yönetimi yetenekleri işe yaramış, futbol tarihinde her zaman görülemeyecek bir coşkuyu yakalayıp 10 kişi kalmış rakibine son 5 dakikada 2 gol atarak sahadan 4-4 ile ayrılmayı başarmıştı takımı.
“Motive etme konusunda Tanrı vergisi bir yeteneğe sahip”
Bu övgü dolu sözleri ben değil uzun yıllar Schalke’de forma giymiş olan kaleci Ralf Fährmann söylüyor. Her rakibe özel titizlikle planlanmış antrenmanlar ve oyun planına sahip Tedesco’nun anahtar kelimesi her zaman iletişim olmuştur.
"Bizim canımızı sıkan şeyleri ertesi gün konuşarak, video analizi yaparak ve bireysel eğitimlerle pozitif enerjiye dönüştürmeye çalışıyoruz. Futbol elbette daha hızlı ve daha atletik hale geldi, ancak temel unsurlar uzun zamandır aynı. Tekerleğin her zaman yeniden icat edilmesi gerekmiyor "
Tedesco genelde 3-5-2 taktiğini benimserken top rakipteyken 5-4-1’e dönüyor ancak Tedesco’nun takımlarında sonucu alan en iyi şey takımların dizilişlerinden çok bir planın olması ve bu planı uygulayacak motive edilmiş oyuncuların olmasıydı. Tedesco’nun yapmayı en çok sevdiği şeylerden birisi video üzerinden analiz yapmak. Bu durumun altını Rene Maric’in sitesi Spielverlagerung’a verdiği röportajda da üstüne basa basa çiziyor:
“Pratik yapın, pratik yapın, pratik yapın, video görüntülerine çalışın ve sonra tekrar pratik yapın, pratik yapın, pratik yapın. En önemli şey sahada verdiğiniz emektir.”
Tedesco’nun iletişim ve motivasyon yeteneği elindeki oyunculardan bazılarının ikinci baharını yaşamasına neden olmuştu. Örneğin kendisinden 3 yaş büyük 35 yaşındaki “baba” lakaplı stoper Naldo Bundesliga'da 2017/18 sezonunun ilk yarısının en çok ikili mücadele kazanan (%73) oyuncusu olmuştu. Naldo bu yükseliş için “Tedesco çalıştığım en iyi teknik direktör” diyerek açıklık getiriyordu.
Bundesliga resmi hesabı tarafından yüklenen Tedesco'nun rakiplerine karşı uyguladığı taktiği ve baskıyı iyi şekilde analiz eden bu videoyu izlemenizi öneririm.
Futbolculuk dönemini hayranlıkla izlediğim Bayern Münih’in efsanesi Mehmet Scholl Tedesco’nun de içinde olduğu dijital dönüşüme ayak uyduran yeni jenerasyon teknik direktörleri yersiz bir şekilde “laptop antrenörleri” olarak tanımlasa da Tedesco’nun kendine has metodları vardı. 3’lü savunma anlayışı, topa sahip olmayı seven takım ve rakibi boğan presiyle beraber Wienzierl’in bıraktığı enkazı kısa sürede toparladı ve sezon sonunda Schalke’yi Rekord Meister Bayern Münih’in ardından 2. yaparak 3 sezondur hasret kaldığı Şampiyonlar Ligi’ne götürmüştü.
Oysa bu başarı sonun başlangıcıydı ve kimse bunu bilmiyordu…
Tedesco’nun bu başarısı Alman futbol kamuoyunu inanılmaz heyecanlandırmıştı. Tekdüze futbol oynatan, yeniliklerden uzak ve başarısız yönetilen takımlar için “imdat çekici” olmaktan başka bir işe yaramayan eski kafa teknik direktörlerin ardından Nagelsmann’ın da Hoffenheim’da başardıklarından sonra Tedesco için Nagelsman v2.0 gibi yorumlar yapılsa da, Tedesco’nun kendine has stili onu farklı kılıyordu.
Neydi bu stil? Tedesco’yu farklı kılan neydi? Hayatında doğru dürüst profesyonel olarak futbol oynamamış, Mercedes’te çalışan bir mühendis miydi bizi heyecanlandıran? Jokey olmadan önce at olmak mı gerekiyordu başarılı olabilmek için? Yoksa Hennes Weisweiler Akademisi’ni sırf 1.0 puan alıp sınıfını birinci tamamladı diye Alman kamuoyunun cilalayıp parlattığı patlamaya hazır bir balon muydu Tedesco? Peki babam bu kadar güzel pasta yapmayı nerden öğrendi? :)
2018/19 sezonunda ise işler tam istenildiği gibi yürümedi. Şampiyonlar Ligi hasretini gideren takım Porto, Galatasaray ve Lokomotif Moskova’nın bulunduğu gruptan rahat şekilde 2. tura çıksa da 2. tur rövanş maçında hayranı olduğu Guardiola’nın Manchester City’sine 7-0 yenilince Tedesco ile yollar ayrıldı. Tek sebep tabii ki bu değil. 7-0’lık maça gelene kadar oynadığı son 6 resmi maçta galibiyet yüzü göremeyen, tanınmaz bir Schalke 04 vardı.
Bazen en iyi şey gitmektir. Öylece bırakıp gitmek… Bu gidiş sizin genel anlamda başarısız olduğunuz anlamına gelmez. Değişim gerekiyordur. Hem sizin için hem de yönettiğiniz takımın nefes alması gerekiyordur.
Tedesco’nun Schalke 04 deneyimi kısa gibi görünse de 2010’dan bu yana Jens Keller’den sonra (660 gün) takımda en uzun süre görev alan 2. isim olmuştu. (621 gün) Tedesco’dan sonra Schalke’nin Bundesliga’da iki yakası bir araya gelmedi desek yalan olmaz.
Rusya günleri
Mart 2019’da boşta kaldıktan sonra adı teknik direktörüyle sıkıntı yaşayan neredeyse her Bundesliga takımıyla beraber anılsa da, o kimsenin beklemediği şekilde rotasını Ekim 2019’da Rusya’ya, Spartak Moskova’ya çevirdi. Rusya tercihinin sebeplerini tam bilemesem de bunun kariyerindeki yeni bir “challange” olduğuna adım gibi eminim. İlk yurtdışı deneyimiydi, farklı kültürde ve daha alt seviyedeki futbol atmosferine sahip bir ülkede kendini ispatlamak istiyordu. Hem öğrenilecek 6. dilin kime ne zararı vardı?
Düşme hattından alınan takımın 7. sırada tamamladığı ilk sezonunu “ısınma turu” olarak değerlendirirsek, ikinci sezonuna gayet iyi başlangıç yaptı Tedesco. Aralık 2020’de deplasmanda lider Zenit’e 3-1 yenilen Moskova temsilcisi liderlik şansını kaçırmıştı ancak daha büyük sorun vardı; maçtan sonra Tedesco sezon sonunda sona erecek kontratını uzatmayacağını ve takımdan ayrılacağını duyurdu.
Bu ayrılık kararının arkasında yatan 2 önemli sebep vardı; Birincisi, Dünya’yı kasıp kavuran ve hala kurtulamadığımız Covid belası yüzünden Tedesco’nun Almanya’daki ailesi ile görüşememesi ve yaşadığı ruhsal bunalım. İkincisi ise Zenit maçından bir hafta önce Sochi ile oynanan karşılaşmada Tedesco ile Sochi kalecisi Soslan Dzhanaev arasında yaşanan gerilim ve sonrasında Sochi'nin kaleci antrenörü Dmitry Borodin’in “Burası bizim ülkemiz” şeklindeki ırkçı yaklaşımı artık işleri dayanılmaz hale getirmişti Tedesco için.
“Üzüm üzüme baka baka kararır” misali, Tedesco’nun futbolun kaosla yürüdüğü kalitesiz bir ortamda kalması kendisinin gelişimine zarar vermeye başladığını görmüş olsa gerek, sezonu Spartak ile 2. sırada tamamlayıp ailesiyle bol bol hasret giderme şansına sahip olmuştu.
Tedesco’nun 1,5 senelik Rusya deneyiminde kendine pek çok şey kattığından hiç şüphem yok. Hayatta bazen ne yapmanız gerektiğini öğrenemeseniz bile ne yapmamanız gerektiğini öğrenebilirsiniz. Kendini Alman futbol kamuoyuna özleten Tedesco'nun rotasında bu kez hem taktiksel ve oyun felsefesi olarak hem de yenilikçi felsefesinin uyumlu olduğu bir takım vardı: RB Leipzig
Tıpkı Hoffenheim U takımında olduğu gibi Nagelsmann sonrasında (Jesse Marsch istisnasını saymazsak) bir takımı devraldı Tedesco. Elindeki bu benzersiz fırsatı iyi kullanabilirse sonraki rotasının hangi ülke ve hangi lig olduğunu az çok tahmin edibiliyoruzdur herhalde…
Yorumlar