Efsane "sinyor" Can Bartu bildiğiniz gibi aynı gün hem basketbol hem de futbol karşılaşmasına çıktı. Peki sizce aynı gün hem milli takım hem de kulüp takımı forması giyen kaç futbolcu vardır? Araştırmama göre 3 isim var. Bugün ise bu isimlerden ilki olan Soren Lerby'i yazacağım.
Lerby 1983 yazında Paul Breitner emekliliğe ayrıldıktan sonra Ajax'tan Bayern Münih'in yolunu tuttu. O dönem Lerby ile beraber Alman futbolu efsanelerinden ve o dönem 6 Bundesliga şampiyonluğu olan (toplamda 8) Udo Lattek de Bayern ile 2. macerasına başlamıştı. Lerby hem Bayern Münih için hem de Danimarka milli takımının vazgeçilmez isimlerinden birisiydi. Danimarka, 13 Kasım 1985'te 1986 Dünya Kupasına gidebilmek için eleme grubunun son maçında Piontek yönetiminde İrlanda deplasmanına çıkacaktı ve o maçta en az 1 puana ihtiyaç vardı.
Piontek'in Lerby'e ihtiyacı vardı ancak Lerby'e ihtiyacı olan bir tek Piontek değildi. Bayern'de 3. sezonunu geçiren Lerby takımın vazgeçilmezleri arasındaydı. 84/85 sezonunda şampiyon olan ama ondan önceki 3 sezonda şampiyon olamayan Bayern'in artık kaybetmeye tahammülü yoktu. Aynı gün, yani13 Kasım'da Bochum ile oynanacak kupa maçında o dönem menajer olan Hoeness Lerby'nin mutlaka sahada olmasını istiyordu ve Hoeness planını yapmıştı bile! Bu planın işlemesi için ilk önce 2 teknik direktörle anlaşması gerekiyordu.
Önce Piontek'ten maç skoru Danimarka'nın istediği gibi giderse Lerby'nin oyundan çıkarılacağı sözü alınmıştı. Plana göre Lerby oyundan çıktıktan hemen sonra Uli Hoeness onu arabasıyla havaalanına götürecek ve özel jetle Almanya'ya gidilecekti. Dublin'de oynanacak milli maç yerel saatle 14:30'da, Bochum maçı ise yerel saatle 20:00'da başlayacaktı.
Dublin'de oynanan maçın ilk yarısı 1-1 sona ermişti. Uli Hoeness kenarda huzursuz şekilde saatini kontrol ederken Lerby'nin de aklı Bochum maçındaydı. Nihayet 49'da 2-1 ve 59'da 3-1 olduktan sonra aynı dakikada Lerby oyundan alınmıştı. Zamanla yarış şimdi başlıyordu. Saat 16:00'a gelmişti bile. İşin kötü yanı, Almanya'da saat +1 farkla 17:00 civarındaydı. Yani Bochum maçının başlamasına sadece 3 saat kalmıştı.
Lerby o anı şöyle anlatıyor: "Kabine koştum ve muhtemelen bir daha asla olmayacak kadar çabuk duş aldım. Saçlarım ıslakken stadyumdan koştum ve arabasının motoru çalışır vaziyette beni bekleyen Uli'ye ulaştım. Zamana karşı bir yarıştı." Çılgın ikiliye İrlanda polisi motosikletle havaalanına kadar eşlik etti ve zaman kaybetmeden kiralık jete bindiler. Şimdlik her şey yolundaydı ama görev tamamlanmış değildi. Jet Düsseldorf'a inecek ve ikili Bochum'a yaklaşık 50 kilometrelik bir kara yolculuğu yapacaktı.
Saat 19:00 civarında Düsseldorf'a ulaşan ikili, Porsche ile otobanda sorunsuz şekilde Bochum'a yaklaştı. Maç önü olduğu için Ruhrstadion'un önünde muazzam bir trafik vardı. Az önce son sürat ilerleyen araç şimdi bir adım ileri dahi gidemez durumdaydı ve zaman daralıyordu. Bugün çılgınlık yapmanın bir limiti yoktu sanırım. Araçta beklemekten sıkılan Lerby Uli'ye "güle güle" diyerek arabadan indi ve stada kadar olan 2 km'lik yolu koşarak aşmaya çalıştı. Maçın başlamasına dakikalar kala stadyuma ulaşan Lerby nefes nefese kalmıştı.
Stada vardığında takım tünele çıkmıştı bile. Lattek "geç kaldın" dedi sadece. Yine de tüm bu hengâme karşılığını vermiş ve Lerby 2. yarıda oyuna girmişti. Her ne kadar maçta varlık gösteremese de, 1-1 biten ilk maçın ardından 2. maçta takımı adına 1 gol kaydetmeyi başarmıştı.
Yazının başında 3 futbolcu olduğunu söylemiştim. Evet, Lerby bunların ilkiydi ve diğer 2 isim ise Mark Hughes ve Jorge Campos'tu.
Yorumlar