Zaman geçtikçe ve futbol karşılaşmaları izledikçe futbolun saha dışını saha içinden daha çok sevdiğimi keşfettim. Belki de buna yönelmek durumunda kaldım çünkü saha içinde üçlü savunma sisteminde kanat beklerin nasıl olması gerektiğinden, dikine paslardan veya sahte dokuzlardan çok saha dışındaki veya içindeki taktik dışındaki hikayeler daha çok ilgimi çekmeye başladı. Bir hikayeyi yazıya dökerken tarayıcımda düzinelerce sekme açıp içlerinde kaybolmak hoşuma gidiyor.
Bu yazıda size eski ortağının kendisi hakkında “Windhorst bir kedi gibi dokuz canlıdır” diye tanımladığı Lars Windhorst adlı Alman yatırımcı ve Hertha Berlin üzerinde yaptığı ciddi yatırımdan bahsedeceğim. Yazının başlığını bulurken hiç zorlanmadım çünkü Windhorst’un inişli çıkışlı hikayesi ortağının tanımı ile uyuşuyor.
WINDHORST KİMDİR?
Bir futbol kulübüne yatırım yapan kişiyi anlatacağım yazıda yatırımcının çocukluk dönemine kadar inmek istemezdim ancak bugün böyle olmayacak çünkü Windhorst iş hayatına çocuk yaşta diyebileceğimiz yaşlarda atılıyor. 1976 yılında Almanya’nın batısında orta halli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Windhorst, henüz 14 yaşında babasının garajında (ah şu garajlar!…) Çin’den getirttiği bilgisayar parçalarını toplayarak bunu babasının dükkanında satmaya başlıyor. 1993 yılında yani henüz 17 yaşında iken Çinli ortağı ile Windhorst Electronics GmbH şirketini kuruyor ve okulunu bırakıyor. Şirketin faaliyet göstereceği alan ise Asya pazarından elektronik parçaları ithal edip bunları hem Almanya hem de Avrupa pazarına satmak oldu. Şirket kuruluşundan 1 sene sonra 80 çalışanıyla beraber 80 milyon mark ciro elde etti. 18 yaşında 80 milyon Mark ciro etmiş bir şirket sahibi olduğunuzu düşünün bir an!
Asya pazarındaki cevheri gören Windhorst, 2 sene sonra Hong Kong’a taşındı. Orada bir şirket daha kurdu ve elektronik, finans ve emlak sektöründe işini geliştirdi.
19 yaşında dönemin Almanya şansölyesi olan Helmut Kohl tarafından iş dünyasının “wunderkind”i olarak tanımlandı ve Kohl’un Asya kıtasına yaptığı tura resmi delegasyonun parçası olarak davet edildi. Windhorst, Davos'ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu'nun en genç katılımcısı olmuştur.
Lars Windhorst ve Helmut Kohl Asya gezisinde
Takvimler 2000 yılını gösterdiğinde, yeni yüzyıl ile birlikte trend olmaya başlayan bilişim teknolojilerinin yükselişinden etkilenen genç yatırımcı, kurduğu “Windhorst New Technologies AG” ile internet ve bilgi teknolojileri sektörüne de giriyor.
Dikkat ettiyseniz Windhorst çocukluğundan beri sürekli bilgisayar parçalarının alım satımı ile uğraşıyor. Bu noktada kendisini teknoloji hastası olarak düşünebilirsiniz ama durum böyle değil. Bundan 10 sene önce Süddeutsche Zeitung’a verdiği o ses getiren röportajında da söylediği gibi “sadece girişimci olmak istedim” diye tanımlıyor kendini. Ne bir pilot ne de bir futbolcu ne de bir programcı…
Hollywood yıldızı gibi şaşaalı bir yaşam!
Açılışlar, partiler, özel yemekler, patlayan flaşlar… Her şey rüya gibi ve tüm ilgi bu genç yatırımcı üzerindeydi… Windhorst’un 2000 yılında Berlin’de yaptığı ve 500 kişinin katıldığı ofis açılışına ünlü aktör Michael Douglas da katıldı. Birçok kişi Douglas’ın bu açılışa gelmesi için Windhorst’un Douglas’a ciddi para ödediğini düşünürken “Hiç para ödemedim. Kendisiyle özel bir akşam yemeğinde tanıştık ve dostane ilişkimiz orada başladı” diye konuya açıklık getiriyor genç yatırımcı. Ben ikna oldum çünkü araştırdığım kadarıyla Windhorst’un reddedilemeyecek seviyede bir ikna yeteneği, iş bitiriciliği ve bununla beraber şeytan tüyü var diyebileceğimiz kadar insan ilişkileri konusunda albenisi var.
İFLASLAR, AÇILAN DAVALAR, HAPİS CEZASI VE UÇAK KAZASI...
“İyi de nerede bu dokuz canlı olma hikayesi, her şey iyi gidiyor” dediğinizi tahmin edebiliyorum. Artık Windhorst’un hem iş hem de özel hayatında bazı şeyler yolunda gitmemeye başlıyor. “dot-com balonu” olarak bilinen, bu sektördeki şirketleri etkileyen ve NASDAQ üzerindeki senetlerin büyük değer kaybı yaşamasına neden olan krizle beraber şirketleri ekonomik olarak ciddi zorluklar içerisine giriyor ve 2003’te iflas başvurusunda bulunmak zorunda kalıyor. Bu kriz Windhorst’u çok ciddi şekilde etkiliyor ve bu tarihten sonra keskin bir düşüşün içinde buluyor kendini.
Windhorst 2007 yılında özel uçağı ile Kazakistan’da kalkıştan kısa bir süre sonra uçak kazası yaşıyor ve bu kazayı yüzünde yanıklarla, kaburgasındaki kırıklarla ve sağ kulağının kulak memesini kaybederek ağır yaralı şekilde atlatıyor. Uçağın pilotu yaralanırken yardımcı pilotu ise ne yazık ki hayatını kaybediyor. “Kaza hayatınızı değiştirdi mi?” sorusuna ise “O günden sonra uzun zamandır aramadığım kişileri aradım ve bazı ilişkilerimi pekiştirdim. Neredeyim ve nereye gidiyorum sorusunu daha çok sordum kendime. Artık daha sağlıklı beslenip spor yapıyorum” diye yanıtlıyor Windhorst.
Yazının tamamını finansal terimlerle doldurmak istemem ama söz konusu yazı dahiyane bir yatırımcının bir futbol takımına yaptığı yatırım olunca bu konulardan bahsetmek gerekiyor. Windhorst’un iflas davalarıyla alakalı davacılara 2009 yılında ödediği 3.5 milyon Euro’yu ve 2010 yılında zimmetine para geçirmekten dolayı 108 bin Euro ve ertelenmiş hapis cezası aldığını belirtmek lazım.
NEDEN FUTBOL? NEDEN BUNDESLIGA? NEDEN HERTHA BERLİN?
Nedenler bitmez elbet ama bahsettiğimiz kişinin “katıksız” bir girişimci olduğunu belirtmek lazım. Yukarıda da belirttiğim gibi zaten Berlin’de ofisi olan ve işini o bölgeden yürüten bir isim. Alman ve Almanya doğumlu. Bildiğiniz gibi Berlin 1990 Doğu-Batı Almanya birleşiminden sonra Almanya’nın başkenti ve cazibesiyle her anlamda göz önünde olan bir şehir.
HERTHA BERLİN
Başkentin önemli ekiplerinden -hatta en önemlisi- olan Hertha Berlin ise potansiyeli olan bir kulüp. 1892’de kurulan ve Almanya’da ilk kurulan kulüplerden biri olan Hertha, Bundesliga’nın kuruluş yılı olan 1963’ten itibaren günümüze kadar çoğunlukla Bundesliga’da mücadele etmiş, 1980 yazında Bundesliga’dan düştükten sonra 1997’ye kadar sadece 2 sezon Bundesliga’da mücadele edebilmişti. 1989/90 sezonunu 2. Bundesliga şampiyonu olarak tamamlayıp Batı-Doğu Almanya birleşimi olan 3 Ekim 1990 sonrasında başkent ekibi olarak oynadıkları ilk Bundesliga sezonunda ligi 18. bitirip tekrar düşmeleri ise büyük dramdı şüphesiz.
Bahsettiğim gibi Berlin ekibi potansiyeli olan bir takım ve bunu ilk gören Windhorst olmadı. 2004 yılında Amerika merkezli olan Kohlberg Kravis Roberts & Co. (KKR) adlı şirket toplamda 61 milyon Euro’luk ödemeyle Hertha Berlin kulübünün %9.7 hissesini 7 yıllık anlaşmayla aldı. Bu rakama hisse ödemesiyle beraber “imza parası” adı altında bir nevi ikramiye sayılan 7 milyon Euro ve kulübün bazı borçları da dahil edilmişti. Ayrıca hisse oranının ilerleyen zamanlarda %33’e çıkarılmasına da açık kapı bırakılmıştı. Günümüzde hala Hertha Berlin’de yönetici olarak görev alan ve Berlin ekibinde 7 sezon forma giymiş Michael Preetz “Gurur duyduğumuz tarihi bir gün. Artık daha fazla hareket özgürlüğümüz var” şeklinde özetliyor bu anlaşmayı.
Kulübün Berlin gibi büyük bir şehrinin temsilcisi olması sebebiyle diğer “bölgesel” kulüpler gibi o bölgede doğmuş, büyümüş veya kendini o bölgeye borçlu hisseden yatırımcıya (Dietmar Hopp, Hoffenheim gibi) ihtiyacı yoktu. Uluslararası ticaret yapan firmaların ilgisini kolaylıkla çekebiliyordu. İşin ilginç tarafı ise yatırımın yapıldığı sezon Hertha Berlin ligi 15. bitirmiş ve averajla düşme potasına girmekten kurtulmuştu. Berlin’e hoşgeldin(!) KKR!
HERTHA BERLİN'DE WINDHORST DÖNEMİ
2019 Haziran ayında Hertha Berlin bir duyuru yayınladı. Bu duyuruda Tennor Holding B.V. isimli bir firma ile stratejik ortaklık yapıldığını, kulüp hisselerinin %37.5’inin 125 milyon Euro karşılığında bu firmaya satıldığını, üstelik ileride bu hisse devrinin %49.9’a çıkabileceğini de eklemişlerdi. Elbette Tennor Holding bu işi KKR’nın elinde bulundurduğu hisseleri ve fazlasını da alarak yapmıştı. Bu anlaşmanın en önemli özelliklerinden birisi ise Alman futbol tarihinde yapılmış en büyük yatırım olmasıdır. *1
İyi de kimdi bu Tennor Holding?
Aslında “kimindi” diye sormak gerekiyor. 2004 yılında Sapinda adıyla kurulan ve daha sonra Mayıs 2019’da (hisse devrinden 1 ay önce) adını Tennor olarak değiştiren ve Lars Windhorst’un da kurucusu olduğu, yatırımları milyar Euro’ları geçen bir firma Tennor Holding. Hazır yazının futbol kısmına geçmişken sizi tekrar yazının finansal kısımlarına geri götürmek istemiyorum.
Anlaşma sonrası herkes memnundu. Özellikle Hertha Berlin cephesi.
Zaman farklı, yatırımcı farklı ama sportif direktör Preetz’in söylemleri aynıydı: “Bu işbirliği kulübümüzün önünü açıyor” Kulübün başkanı Werner Gegenbauer ve denetim kurulu başkanı Dr. Torsten-Jörn Klein de açık açık anlaşmanın kulübe finansal açıdan büyük katkı sağlayacağını, artık kulübün geleceğini düşünmek için stres altında olmadıklarını dile getiriyordu. Adamlar çok haklı ama! :)
Hadi patronun ne söylediğine kulak verelim şimdi de: “Hertha Berlin’in istikrarlı rakamları ve etkileyici yönetim çalışmaları bizi bu ortaklığa girmeye ikna etti. Uzun vadeli ve gelecek vaat eden bir anlaşma olarak görüyoruz. Şahsen benim için, Berlin'deki bu harika kulübün ekonomik geleceğine katkıda bulunabilmek büyük bir zevk.” Ben ikna oldum şahsen…
İlk duyuruda belirtildiği gibi çok geçmeden Tennor Holding’in hissesi Kasım 2019’da 100 milyon Euro daha ödenerek %49.9’a yükseltilmişti.
4-5 aylık süreçte kulübe yatırılan 225 milyon Euro sonrasında Hertha Berlin 2019/20 sezonunda transfer piyasasına sert bir giriş yaparak ara transfer dönemi harcamaları dahil yaklaşık 110 milyon Euro harcadı. O sezonun genelinde Bayern Münih'in 144 milyon Euro ve Borussia Dortmund'un 149 milyon Euro harcadığını düşünürsek Berlin kulübünün harcamalarının gerçekten ligin standartlarına göre astronomik olduğunu görebiliriz sanırım.
Bombalar bununla bitmiyordu… İlk açıklamadan tam bir sene sonra 1 Temmuz 2020’de ikinci bir duyuru geldi kulüpten. Bu duyuruda Tennor Holding’in 150 milyon Euro’luk bir yatırım daha yaptığını ve kulüp üzerindeki hisse oranının %66.6’ya çıkarıldığı belirtiliyordu. 150 milyonun 50 milyonu Temmuz 2020’de, 100 milyonu ise Ekim 2020’de işleme alınacaktı. Tennor’un hisse oranı %66.6’ya yükseltilse de Almanya’da geçerli olan DFL’nin belirlemiş olduğu 50+1 kuralı gereği kulüpte söz hakkı her zaman kulüp derneğinde olabiliyor ancak. Bir başka yazımda 50+1 kuralını detaylarıyla size anlatacağım ancak şunu bilmeniz yeterli; Tennor Holding %66.6 hisseye sahip olsa da kulübün yönetim kurulunda toplamda 9 sandalye var ve Tennor Holding en fazla 4 tanesinde söz hakkı alabiliyor. 50+1 kuralı tam da bunun için var. Alman futbolunda diğer liglerde olduğu gibi kendinden geçmiş petrol zengini Arap şeyhlerinin veya başka milyarderlerin tek başına söz hakkına sahip olduğunu göremezsiniz. Belirli bazı istisnaları var ancak bu durum bu yazının konusu değil.
Lars Windhorst 1 senelik süre içinde kulübe toplamda 374 milyon Euro’luk yatırım yapmış durumda. Bu yatırımın ilerleyen zamanlarda ona dönüşü nasıl olur emin değilim ama futbolun saha içi dinamikleri çok farklıdır. İstediğiniz kadar başarılı girişimci olun, saha içini yönetimi için yaptığınız seçimler sizi bambaşka yerlere götürebilir. (bkz Klinsmann'ın teknik direktörlüğe getirilmesi) Özellikle belirli bir kültüre ve geleneğe sahip Alman futboluna bu şekilde sert yatırımlarla hızlı girilmesi bu kültürde pek hoş karşılanmaz. 20 seneden fazladır kulübe yatırım yapan Dietmar Hopp dahi hala ciddi protestolarla karşılaşıyor. (Dietmar Hopp yazıma buradan ulaşabilirsiniz) Red Bull’un yatırım yaptığı RB Leipzig göze hoş gelen futboluna rağmen ve Alman futbolunun yetiştirici kültürüne ayak uydurmasına rağmen hala Alman futbolu tribünlerinde kendine yer bulabilmiş değil.
*1 : Bundan önceki en büyük 2 yatırım ise 2010-2011 yıllarında Audi’nin Bayern Münih’e yaptığı 90 milyon Euro’luk yatırım ve 2014 yılında Allianz’ın Bayern Münih’e yapmış olduğu 110 milyon Euro’luk yatırımdır. Not: Allianz, Adidas ve Audi firmalarının her birinin Bayern Münih üzerinde %8.33 oranında hisseleri vardır.
Yorumlar