KaranlıkPandemi süreci her takım için zordur ama St.Pauli için çok daha yıkıcıydı. St.Pauli sportif olarak çok sıradan bir takımdır. Buna rağmen sol tandanslı kulüp kültürü ve marjinal seyircileriyle ününü dünyaya yayan St.Pauli, 2.ligde mücadele etmesine rağmen çoğu maçını kapalı gişe oynar. Yani, St.Pauli gücünü taraftarından alır. Pandemi sürecinde taraftarlardan mahrum kalmak gerçekten büyük bir dezavantajdı. Üstüne kulüp küçülmeye gitmişti.
Hank Veerman, Dimitris Diamantakos, Waldemar Sabota, Johannes Flum gibi önceki sezon kadronun belkemiğini oluşturan isimler gitmiş, takımın efsane sağ beki Jan-Phillip Kalla emekli olmuştu. Kulüp gidenlerin yerine bedelsiz ve kiralık olarak alınabilecek oyuncuları kovaladı.
2019-20 sezonunda beklenen potanın çok altında kalarak sezonu 14.bitiren St.Pauli,
Jos Luhukay ile yollarını ayırdı ve takımı uzun süredir teknik ekipte yer alan, eski St.Pauli futbolcusu
Timo Schultz'e emanet etti.
2020-21 futbol sezonunun en ilgi çekici takımlarından biri de St.Pauli'ydi şüphesiz. Çünkü Kiezkicker 2020 sonunda sadece 8 puan toplamış ve kendisini sondan ikinci basamakta bulmuştu. Kendi taraftarları da dahil olmak üzere herkes St.Pauli'nin 3.Liga yolunu tutacağından emindi.
AydınlıkTa ki 16.haftadaki Hannover deplasmanına kadar. St.Pauli 2-0'lık üstünlüğünü koruyamamış ve uzatma devrelerine 2-2 eşitlikle girmişti. Oyuna 86.dakika giren 17 yaşındaki Hırvat asıllı forvet
Igor Matanovic 90+2.dakika düzgün bir vuruşla skor tabelasını değiştirdi. Bu gol sadece 3 puanı getirmemiş aynı zamanda takımın kaderini değiştirmişti. Kiezkicker, 13 hafta sonra galibiyet elde etmişti. 17.haftada Jahn Regensburg'u 2-0 yenen St.Pauli o sezon ilk kez 2 maç üst üstte galibiyet elde etmişti. Bu galibiyet serileri sonraki haftalarda sürecekti.
Timo Schultz neyin yolunda gitmediğine dair gerekli tespitleri yaptı. Onun takımı kompakt bir oyun anlayışına sahip, rakip sahada top çeviren, sabırlı bir şekilde rakip defansın açığını kollayan onu bulduğu an kanatlardan skora gitmeye çalışan bir takım kurmaktı. Lakin takımın kanat hatları yetersizdi. Ryo Miyaichi yine yokları oynarken Coordes de bekleneni veremiyordu. Sene başı Duisburg'dan yeni Sabota olma umuduyla alınan Lukas Daschner büyük bir hayal kırıklığı olmuştu. Takımın orta saha departmanında bir sorun vardı ve topu kaptırdığı an kalesinde gol gören bir ekipti.
Schultz önce oyun dizilişini değiştirdi ve 4-2-3-1'den 4-3-1-2'ye geçti. Sezonun ilk haftalarında oldukça vasat kalan Learth Paqarada ve Luca Zander'e kanat bek görevi verildi. Bu iki oyuncu her atakta ismini spiker tarafından okunarak kanatların görevini başarıyla yerine getirdi. Frankfurt'tan kiralanan genç oyuncu
Rodrigo Zalazar her geçen gün performansını yükselterek orta sahayı garanti altına alıyordu. Sene başında Wehen'dan gelen
Daniel-Kofi Kyereh 10 numara mevkiisinde istikrar tutturarak takımın en etkili silahlarından biri olmuştu.
Takımın kaderini etkileyen transferlerden biri ise devre arasında Wolsburg'dan kiralanan
Omar Marmoush'du. Schultz, Schalke'den gelen 31 yaşındaki golcü
Burgstaller ile onu en ileri uça koydu. Bu ikili sonraki haftalarda takıma en yüksek skor katkılarını veren isimler oldu.
Kadroda yaptığı bu dokunuşlarla Schultz kafasındaki oyunu nihayet oynatabiliyordu.
Alman hoca yönetim ve taraftara da teşekkür etmeli. Takım kümeye oynarken camia ona sonuna kadar sabır gösterdi ve arkasında durdu. Sabrı sonu ise selamet oldu.
18.haftadaki Bochum karşılaşması çok kritik bir maçtı. Eğer St.Pauli kazanırsa düşme hattından haftalar sonra kurtulacaktı. Takım stadyuma giderken meşaleler ve havai fişeklerle karşılandı. Bochum ise ligin en güçlü takımlarından biriydi(sezon sonu şampiyon oldular zaten.). St.Pauli güçlü rakibine karşı direndi, iyi de oynadı, iki kere öne geçti ancak sahadan 3-2'lik yenilgiyle ayrıldı. 1 puan bile yeterli olacaktı ancak olmamıştı.
Kahverengi-beyazlılar ertesi hafta bir fırsat daha yakaladı. Rakip yine üst sıralara oynayan bir ekipti: Heidenheim. St.Pauli ölüp ölüp diriliyordu. Henüz 3.dakika Burgstaller takımını öne geçirmiş, 15.dakika Kleindienst skoru 1-1'e getirmiş, 30.dakika Kofi Kyereh St.Pauli'yi tekrar öne geçirmişti. 48.dakika maça bir kez daha eşitlik gelirken 72.dakika genç oyuncu Finn Ole-Becker, St.Pauli'yi maçta 3.kez öne geçirdi. Bu gole yanıt 5 dakika sonra yine Kleindienst'ten geldi. 1 puan da yeterli olacaktı ama St.Pauli işini şansa bırakmak istemiyordu. 87.dakika takımın kiralık kahramanlarından Zalazar sahneye çıkarak takımını dördüncü ve son kez öne geçirdi. Zorlu bir mücadeleydi ancak St.Pauli bu mücadeleden alnının akıyla çıkmıştı.
İlk görev tamamlanmış takım nihayet kendisini güvenli bölgede bularak taraftarını zafer sarhoşu etmişti. St.Pauli camiası nihayet apaydınlık bir pazartesi sabahına uyanıyordu. Sıradaki hedef alt sıralardan uzaklaşmaktı. Sandhausen, Nürnberg ve Darmstadt'ı tek tek yenerek galibiyet serisini 4 maça çıkaran St.Pauli, 23.haftada Hamburg Derbisi'ne çıkacaktı. Ligin ilk yarısındaki maçta kendisinden çok daha kaliteli bir kadroya sahip HSV'ye karşı üstelik deplasmanda oldukça iyi direnen St.Pauli sahadan 2-2'lik bir sonuçla ayrılmıştı.
Bu maçta alınacak galibiyet takımı sadece tehlikeli bölgeden uzaklaştırmayacak aynı zamanda son haftalardaki çıkışı şahlandıracaktı. St.Pauli taraftarları takımından sportif bir beklenti içinde olmamıştır ancak derbi günlerinde bütün semt şımarık rakiplerini alt etmeyi çok ister. HSV, 2.Bundesliga'ya düştüğünden beri rutini haline gelen bir sezon yaşıyordu. Ligin ilk 17 haftasında fırtına gibi esip liderliği ele almışlar ancak bundan sonra beraberlikler gelmeye başlamıştı. St.Pauli ise tam formundaydı. St.Pauli 1 penaltısının haksız bir şekilde VAR'dan döndüğü maçta rakibini 88.dakikada Kofi Kyereh'in ayağından bulduğu golle mağlup ederek hak ettiği bir derbi galibiyeti aldı.
Derbi galibiyeti ile bu çıkışın şans eseri olmadığını kanıtlayan St.Pauli'nin düşme derdi pek kalmamıştı. Ertesi hafta Karlsruher ile 0-0 berabere kalıp Paderborn'e sahalarında 2-0 yenildiler. Buna rağmen takımdaki olumlu hava bozulmadı ve sonraki oynanan 6 maçtan 5 galibiyet çıktı.
13 hafta sonunda sadece 8 puan toplayabilen St.Pauli, 31.hafta geride kalırken 47 puana ulaşmıştı. Sezonun ikinci yarısı baz alınarak oluşturulan tabloda zirvede St.Pauli yer alıyordu. Takım imkansıza yakın bile olsa ilk 5 yapıp HSV'yi geçme şansını yakalamıştı.
Sezon biterken bu şans tabii ki matematiksel olarak bitmeye başladı. St.Pauli artık yükselme ya da düşme yarışı vermiyordu. Sezonun kalanını zevkine oynadılar ve ligin son 3 haftasını yenilgi alarak kapattılar.
Sezonu 47 puanla bitiren St.Pauli 10.sırayı aldı. Yeni sezondaki hedefler bundan kesinlikle çok farklı.
Yeni Sezon Öncesi...St.Pauli camiası artık tek bir hedefe kitlendi: 2022-23 sezonunu Bundesliga'da açmak. Takım ve sistem oturdu, gayet güzel bir sinerji yakalandı artık tek eksik kalan şey küme çıkmak. St.Pauli bunu en son 2009-10 sezonunda başararak 100.yılını Bundesliga'da açmış 2010-11 sezonunu son sırada bitirerek 2.Bundesliga'ya geri dönmüştü.
Yükselme işini daha cazip kılan bir durum var: St.Pauli ile birlikte HSV de 2.Bundesliga'dan çıkmaya çalışacak. 6 Almanya şampiyonluğu, 3 DFB Pokal şampiyonluğu, 1 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu gibi başarılarla Bundesliga'nın dinazoru olan HSV, rakibini hem sportif hem mali açıdan yıllarca ezdi. St.Pauli ezeli rakibiyle sahada asla yarışamadı. Nitekim 1977-2011 yılları arasında derbi galibiyeti de göremedi. HSV,2018 yılına kadar asla alt ligde oynamadığı, St.Pauli de sadece 8 kez Bundesliga görebildiği için derbi günübirlik oynandı. Yani St.Pauli ezeli rakibini 2.ligde bırakıp Bundesliga'ya çıkarsa bu çok epik bir durum olur. Bunu başarırlar mı bilmiyoruz ama emin olduğumuz bir konu var: Ülkedeki en köklü futbol kültürlerinden birine sahip olan Hamburg şehri artık Bundesliga'da geri temsil edilmeli.
Yükselme yolunda HSV'den çok daha çetinceviz rakipler de olacak. Geçen sezon sadece 2 galibiyet alarak son sıradan küme düşen Ruhr'un mavi tarafı Schalke yeni sezonun yapılanmasına hız kesmeden başladı ve Bundesliga'ya vakit kaybetmeden dönmenin planlarını yapıyor. 2.Bundesliga'nın bir diğer yeni ekibi de Schalke kadar isimli bir ekip: Werder Bremen. 39 yıl sonra 2.Bundesliga'ya geri dönen St.Pauli'nin eski dostu Werder Bremen şüphesiz yeni sezonun en büyük şampiyonluk adaylarından.
Geçen sezon play-outta Köln'e elenen bir diğer kuzey takımı Holstein Kiel, Kiezkicker'in bir başka rakibi olarak öne çıkıyor.
Bunun dışında St.Pauli çok önemli bir derbiye daha çıkacak: Hansa Rostock ile oynanan Politika Derbisi ya da daha bilinen adıyla Nefret Derbisi. Hamburg ve Rostock komşu şehirler ama Hamburg duvarın batısında Rostock doğusunda kaldığı için birleşme sonrası iki şehir apayrı profillere büründü. Bugün St.Pauli ne kadar sol görüşleriyle tanınıyorsa Hansa Rostock o kadar sağ görüşleriyle biliniyor. İki takımın rekabeti kulüp kültürlerinin iyice belli olduğu 90'lı yıllarda başladı ve o zamandan beri her karşılaşmaları derbinin oynanacağı şehirde kırmızı şeritli bir bülten teşkil ediyor. İki takım 2011-12 sezonundan beri karşı karşıya gelmiyordu. Aralarında oynanan son maçta St.Pauli rakibini Millerntor'da 3-0 yenmişti. Hansa Rostock 9 yıl sonra 2.Bundesliga'ya döndü ve St.Pauli'ye puan bırakmaya hiç niyeti yok.
Sene başı Daniel Buballa, Ryo Myaichi, Svend Brodersen gibi oyuncularla yollarını ayıran St.Pauli kirasi biten Omar Marmoush, Dejan Stajonavic ve Rodrigo Zalazar'a da veda etti.
Geçen sezon Gent'ten kiralanan Eric Smith'in bonservisini alan Kiezkicker dış transferde kadrosunu 5 isimle güçlendirdi. Geçen sezon Wehen'daki performansıyla dikkat çeken 22 yaşındaki ön libero Jakov Medic, kariyerinde Celtic, Hull City, Hibernian gibi takımların formasını terletmiş Jackson Irvine, 23 yaşındaki santrafor Ettiene Amenyido aralarında en dikkat çeken transferlerden.
Sezonu 25 Temmuz tarihinde Kiel derbisi ile açacak olan St.Pauli ilk ciddi sınavını ise 3.hafta HSV karşısında verecek. St.Pauli yeni sezonda mutlu sona ulaşabilecek mi sorusunun cevabı ise büyük merak konusu.
Yorumlar