Bundesliga 24. Hafta Değerlendirmesi

Bundesliga 24. Hafta Değerlendirmesi


Haftanın yıldızı Der Klassiker bir aksiyon filmi tadında nefes keserken Cuma ve Pazar maçları da bir o kadar uyku hapı maiyetindeydi. Leipzig ile birlikte Bayern takibinin üyelerinden Wolfsburg ve Frankfurt puan kaybederek haftanın sürpriz sonuçlarına imza attılar.

Mainz – Schalke

Almanca Keller Derby yani düşme hattı veya bodrum derbisi denen maçta yeni teknik tirektörü Grammozis ile Schalke Mainz’ı ağırladı. Schalke’nin bu sezon 5. ismi Grammozis, Gross’un son 11‘indeki Langer, Mascarell ve Stambouli’yi kenara çekerken yerlerini, Rönnow, Raman ve Hakan Çalhanoğlu’nun kuzeni olan ve ilk kez A takımla maça 11’de başlayacak Kerim Çalhanoğlu ile başladı. Svensson ise sakat Onisiwo ve yedeğe geçen Stöger yerine Kohr ve Burkardt ile başladı. İki takım da 3-5-2 ile çıkarken ilk yarının büyük kısmında isabetli pas yapmakta güçlük çektiler ve rakip ceza sahasına ulaşamadılar. İlk ciddi tehlike Schalke’de Mustafi ile bir duran top esnasında geldi ama Zentner yine iyi çeldi. İlk yarı Mainz Schalke’ye negatif anlamda ayak uydursa da son 15 dakika 3’lü tandemden Niakhate’nin de kanat oyuncusu gibi katıldığı ataklarda ceza sahasına kanatlardan toplar çevirdi. İleride Szalai ve Burkardt birçok pozisyondan faydalanamazken Barreiro da daha önceki maçlarda olduğu gibi 3. bir forvet gibi ceza sahasında hazırdı ama o da kaleyi göremedi. 2. yarıda da ilk yarıdakine benzer bir tablo vardı. İki takım da kazanacaklarından çok kaybedeceklerine odaklanmış gibi görünüyorlardı. Çok fazla pas hatası yapan iki takımdan Mainz normal şartlarda organize yakıştırmasını alamasa da Schalke’ye göre daha organizeydi. Kanatlardan kurdukları oyunlar daha tehlikeliydi ve Burkardt ile net bir pozisyon da yakaladılar ama Rönnow imdada yetişti ki o bu sezon sakatlanmasa Schalke belki daha az gol yiyebilirdi. Grammozis oyuna pek müdahale etmedi ama Stambouli değişikliği defansif anlamda pozitif etki etti ki kendisi belki de sezonun en iyi maçlarından birini oynadı. En çok merak edilen isim Kerim Çalhanoğlu top tekniği ile göze çarptı ama etrafındaki oyuncularla iyi anlaşamadı. Daha sakin bir takımda daha iyi iş yapabilir. Schalke 2. Bundesliga’ya düşerse orada yapılanmada üzerine plan kurulabilecek oyunculardan. Özetle iki takım ölüm kalım maçına çıktı ama kimse ölmedi keza maç araftaydı. Mental olarak Schalke takımı oldukça kötü keza Arsenal forması taşımış Premier League iklimi yaşamış oyuncular bile korkunçtu. Bo Svensson’un ekibi birkaç gömlek üstün gözükse de bu kaotik havadan onlar da etkilenmiş görünüyorlardı.

Freiburg – RB Leipzig

Her ne kadar 15-16 sezonunda lige Freiburg’un arkasında 2. sırada olarak çıksa da Bundesliga’da üzerinde olan ve bu sefer Bayern’in arkasında liderliği kovalayan Leipzig, Freiburg’a konuk oldu. Streich,4’lü defansı ve Leverkusen galibi takımı bozmazken, kupada Wolfsburg’u eleyen Nagelsmann sakat Orban ve yedek Kluivert yerine Haidara ve son 2 maçta goller ve asistler yapan Sörloth’u 11’de başlattı. Çok topa sahip olmayıp birçok maç kazanan Freiburg bu maçta da “topu raki…”. Yok o klişeye girmeyeceğim dümdüz Leipzig topa sahip oldu ve Freiburg da top kazanıp kontra kovaladı. Ama bunlar ilk etapta yavaş gelişti ve yerleşik savunmaya karşı oldu. Maç seyri ortada giderken ilk yarının sonuna doğru Florian Müller Santamaria’ya tehlikeli bir pas hamlesi ile topu kaptırdı. Kampl’ın kazandığı topta Poulsen, Nkunku’ya aktardı ve gol geldi. Ortada giden maçta tabiri caizse Freiburg bir anlık dikkatsizlikle vezirini kaybetti çünkü, Leipzig bu ligin en az gol yiyen 2. takımı ve kolay açılan bir kavanoz değil. El ağrıtan cinsten. 2. yarı başka bir Freiburg beklerken daha da kötü bir Freiburg çıktı. Top 3. bölgeye taşınamadığı gibi bolca kaybedildi. Nagelsmann maç boyunca topu içe doğru çeviren pres yaptı ve dolayısıyla top bolca Santamaria ve Höfler’e geldi ki Höfler bu takımın en zayıf halkası denebilir. Kampl’ın kazandığı bir geçiş hücumunda öre öre güzel bir golle Sörlothla 2’yi attılar. Yine 3. golde buna benzer bir atakla gelirken bu sefer asistte Sörloth, golde ise Forsberg vardı. Tüm bunlar olurken Streich 65. dakikayı bekledi ve o değişiklikler de somut bir fark yaratamadı. 0.3 gol beklentisi ile maçı kapattılar ve ilk devrede kaybedilen Dortmund maçını andırdı. Fikstürleri görece kolaylaştı ve 33. haftadaki Bayern maçı harici puan alamayacakları takım yok. Leipzig ise liderliği tattı ve artık Şampiyonlar Ligi düşünecekler ki Nagelsmann bu maçtan önce sadece amacımız maçı kazanmak, tablo ve Şampiyonlar Ligi’ni düşünmüyoruz dedi ve haklılardı keza takımda herkes çark gibi işledi. Özellikle orta saha rotasyonunda Kampl çok etkiliydi ve top rakipteyken tüm sahayı gezdi. Sörloth 3. golünü atarak lige ısınmaya başladığının emarelerini gösterdi. Nagelsmann’ın onu sağ tarafa koyuşuyla oyun vizyonu daha iyi hale geldi ve sıradaki görev onlar için Liverpool.

Hertha Berlin – Augsburg

Wolfsburg’a kaybeden Dardai Radonjic, Cunha ve Sami Khedira’dan sakatlıklar sebebiyle yoksun çıksa da yerlerini Cordoba, Piatek ve Ascacibar’la doldurdu ve Khedira kardeşlerin karşılaşması ihtimali ortadan kalktı. Mainz karşısında kazanan Herrlich ise kazanan takımını bozmadı. Augsburg maçın başında bir kanat değişimi oyunuyla set arkasına topu aktararak Gladbach’tan kiralanan Benes’le öne geçti ve geldiğinden beri takıma pozitif etkisini golle süsledi. Sağ kanattan da görece Mittelstädt’e karşı üstünlük kurdular ve Framberger’in yanında Gouweleeuw bile oradan top taşıyabildi. İlk yarıda Augsburg’un daha baskın bir görüntüsü vardı ama Augsburg öne geçmeye alışık değil ve devamını getirme konusunda da 2. Yarıda görüldüğü üzre pek iyi durmuyolardı. Herrlich’in takımı geri çekilmenin yanında derin topları da süzemedi ve Darida çizgiye inip Piatek’e asist yaptı. Temponun düşmesi ile belki 1 puan koparabilirlerdi ama Herrlich’in ekibi hem oyun hem de kondisyon olarak 2. yarı hayli düştü. Son dakikadaki penaltı ile de sıralamada rakipleri olan takıma 3 puanı verip eli boş haftayı kapattılar. Vargas hamlesi daha erken gelse dinamizm katabilirdi ki daha önceki haftalarda sonradan girdiği ve oyunda kaldığı sürede kalitatif değer üretebilen oyunculardan biriydi. Florian Niederlechner takımın en kötüsü değildi ama belki bir sahte 9 ile orta sahada sayı olarak öne geçebilirdi.

Eintracht Frankfurt – Stuttgart

Büyük bir çıkış yakalasa da geçen hafta Bremen’e mağlup olan Frankfurt’ta Hütter 3 değişiklik yaptı ve yedek Rode ile sakatlıkları olan Tuta ve Kamada yerine Ndicka, Ilsanker ve Jovic ile başladı. Schalke’yi farklı yenen Matarazzo ise sadece Castro yerine Coulibaly’i alarak 1 değişiklik yaptı. İlk yarıda topla daha çok istediğini yapan taraf Stuttgart’tı. Frankfurt topla daha çok oynasa da Kostic’e bağımlıydı ve Matarazzo’da ona alabildiği kadar ilk yarıda önlem aldı. Stuttgart topu ortadan sürüp eğer oyuncular driplingle savunmayı aşabiliyorsa cepheden yoksa sol kanada aktarıp Sosa’nın ortalarıyla Kalajdzic’i hedefledi. Top yerdeyken aranan oyuncu ise Wamangituka’ydı ve Kalajdzic geriye çekip sırtı kaleye dönük olarak buna dahil oluyordu. 22. yarıda Frankfurt ipleri biraz daha eline alıp kanattan kanada gezdirerek Stuttgart savunmasının dengesini bozmayı amaçladı ve bu işe yaradı gibi keza ilk yarının başlarında sağdan geliştirilen atak sola paslarla Kostic’e geldi ve o da çaprazdan ağları buldu ama Jovic’in ofsaytta oluşu sebebi ile gol iptal oldu. Hücumdan savunmaya dönerken nedense orta alanda oldukça dirençsizlerdi ve orta alandan Stuttgart top taşımaya devam etti ki Kalajdzic’in golünde stoper Kempf topu çok rahat getirdi. Yanında ona eşlik eden Coulibaly de belki sağlam bir pres veya ikili sıkıştırma gelmesini önlemiş olabilir. Bu golden hemen sonra Kostic iptal olan golün birebir aynısını attı. Stuttgart savunması onun içeri top keseceğini mi düşündü bilinmez ama iki kez bu kadar benzer şekilde aynı noktada boş kalması biraz Wamangituka’nın suçu olabilir. Kanat bek olarak oynuyor ve defansa hücuma verdiği kadar katkı sağlarsa takım daha ileriye gidebilir. Bu golden sonra Frankfurt ataklarına devam etti ve klasik soldan Kostic kesmelerine başladı. Stuttgart geri çekilip kontra hedefledi ama bunlara Frankfurt ileride basarak çok mahal vermedi. İbre ev sahibine doğru olsa da maçı kazanıp Şampiyonlar Ligi noktasındaki yerlerini sağlamlaştıramadılar. Matarazzo’nun akılcı oyunu sahaya net yansıtılsaydı belki kazanan Stuttgart da olabilirdi. Kurgu olarak istatistiğe yansımasa da misafir takım daha gelişmişti.

Borussia Mönchengladbach – Bayer Leverkusen

İki tane ligin paraşütsüz çakılan takımının karşı karşıya geldiği maçta 2 antrenörün de galibiyete belki de hiç bu kadar ihtiyaçları olmamıştı. Bosz, 2020’nin son maçından sonra takımıyla hem ligde hem Avrupa’da nesnegatif bir çizgi çizerken Rose’nn Dortmund anlaşması sonrası Gladbach cenaze evine döndü. DFB Pokal’de de müstakbel takımına elenen Rose o maçta forma giyen ve yedeğe geçen Sippel, kart cezalısı Stindl ve sakatlanan Kramer ile Hofmann yerine Sommer, Zakaria, Wolf ve Lazaro’ya şans verdi. Bosz ise Freiburg yenilgisi sonrası sakat Fosu-Mensah, Covid pozitif Wirtz, kart cezalısı Bailey ve kenara geçen Alario yerine Frimpong, Kerem, Diaby ve Schick’i sahaya sürdü. İlk dakikadan itibaren Leverkusen daha çok topa sahip olurken Rose presle top alıp kontra ve geçiş hücumu aradı ve derin paslarla rakip kaleye gitmeyi denedi. Lazaro ve Thuram hücumcu kanat olarak oynarlarken onlardan beklenen defansif görevleri biraz daha azalmışken hücumda daha çok katkı vermeleriydi. Sağ kanat daha iyi çalıştı denebilir ve Plea ile Wolf de biraz daha oraya doğru kayarak pozisyonlara dahil oldular. Stoperler topu çıkarırken ayağa oynamak yerine uzun oynamaya başlayınca Leverkusen 2. yarıda daha çok kazandı ve önde de baskılarla Gladbach’ın yapmak istediğini Gladbach’a yaptılar. Diaby’nin enerjikliği fazlaca kullanıldı ve Fransız oyuncu Sommer’i birkaç kez zorladı. Golde de yine onun hızlı taşıdığı toptan sonra şutunu Sommer çelse de Schick iyi takip edip golünü attı.  Gladbach sonunda topa daha çok sahip olup baskı kurmaya çalışsa da kalan sürede net pozisyon bulamadı ve bu haftayı da galibiyetsiz kapattı. Bosz ise Avrupa potasına tutundu ve Frankfurt ile Wolfsburg’un durumuna göre Şampiyonlar Ligi şansları da faal.

Hoffenheim – Wolfsburg

Sakatlıklarla boğuşan Sebastian Hoeneß, savunma şeflerinden Vogt yerine Adams ile başlarken iyi bir grafik yakalayan Glasner kazanan takımı yine bozmadı. Wolfsburg ilk dakikadan itibaren topa sahip olan taraftı ama her zamanki görünümden farklı bir maç izledik keza sağ taraftaki Baku ve Mbabu bağlantısı bu maçta diğerlerine göre fazla üretemedi. Sağ ve sol parsellere atılan sık uzun paslar sebebi ile Wolfsburg bekleri rahatça çıkamadı ve Bebou ve Kramaric için 1’e 1’ler yaratıldı. Gerhardt biraz daha geriye çekilmek durumunda kaldı ve Weghorst ile bağlantısı kesildi. Golde de Schlager’in pası ile savunma arkasına sarktı ama bunun haricinde Hoffenheim defansı böyle şanslar tanımadı. Hoffenheim’ın saha dizilişi öyle etkiliydi ki hem hücumda hem de atakta 6 oyuncu kullanabiliyorlardı. Özellikle sağ kanada atılan toplarda paslar ceza sahasına iyi çevrildi ve Wolfsburg savunması yerleşse dahi bu orta veya uzun pasların isabeti de yüksek olunca skora yansıdı. Wolfsburg adına maça en çok damga vuran Otavio’nun son dakikada boş kaleye ilerleyen Dabbur’a yaptığı Mortal Kombat hamlesiydi. Uçarak makaslama hareketi ile kırmızıyı gördü ve formda çizgisine gölge düşürdü. Formda Wolfsburg da Bayern’in puan kaybetme ihtimalinin olduğu bir günde ki gerçi kaybetmediler ama böyle bir maçtan puansız ayrıldı. Glasner’in dar rotasyonunu önceki haftalarda dile getirmiştim. Dar oyun planları akıllı teknik direktörler ve oyuncu grupları tarafından er ya da geç çözülüyor. Tabi ki bu artık Wolfsburg’un puan kaybı yaşayacağı anlamına gelmiyor ama varyetenin artması gerek. Hoeneß ise aslında ilk devrede güzel bir takım göstermişti ama sonra garip bir girdaba girdiler. Ligde Avrupa potası için matematiksel olarak hala yeterli zaman var. Dolayısıyla bir ritim ve istikrar durumunda her ne kadar alt sıralara daha yakın olsalar da yukarısı da mümkün.

Bayern Münih – Borussia Dortmund

Liderliği der Klassiker günü içerisinde kaybederek çıkan Flick, bu önemli maça güvendiği isimler Müller ve Coman ile çıkarken Moting ve Musiala kenardaydı. Sakatlıklarla başı dertte olan Terzic ise sakat Guerreiro ile Sancho ve kulübeye geçen Bellingham ile Morey yerine Meunier ve daha az süre alan isimler Schulz, Zagadou ve Hazard ile başladı. Maçtan önce popüler fikir Bayern’in galibiyetiydi ama maç öyle bir başladı ki çevremdeki Dortmundlular bile halüsinasyon sandılar. İlk gol delaney’nin presinde Haaland’ın uzaktan vuruşu ile gelirken 2. yine bir geçiş hücumu ile geldi. İkisinde de ortak nokta rakip alandaki baskıydı ve bunun devamı maç için belirleyici olabilirdi. Herşey iyi hoş ama siz saldırmayı durdurunca Bayern baskısı kolay bir baskı değil ki Flick’in ilginç tercihi ile bu maçı izleyen gözler Süle’nin dripling ile ceza sahasına girdiğini gördü. En son böyle bir garipliği Servet Çetin’in Eskişehirspor formasıyla orta sahadan alıp çalımlarla Trabzonspor’a attığı golde görmüştüm. Baskı arttı ve bekler de sarı görmeye başlayınca Bayern kanatlarını tutmak zorlaştı ve yakın müdahalelere giremediler. İlk golde Sane, kişisel becerisi ile Lewandowski’ye güzel bir asist yaptıktan sonra Dortmund görece uzun süre galibiyete tutundu ama topu tutamadı. Tutulamayan top Coman’ın ayağına geldi ve maç boyunca 10 numara pozisyonunda bambaşka bir profil çizen ve takımın en çok eleştirilenlerinden Dahoud, ceza sahasının dışına doğru bir yerde Coman’ı indirdi ve Gerd Müller’in rekoruna son 10 dedi. İlk yarı bu şekilde Dortmund aleyhine dramatik sonuçlandı. 2. Yarıda da pek bir şey değişmedi. Saldıran Bayern savunan Dortmund vardı ve topa sahip olamadılar. Topu ısrarla çizgiden taşımaya çalıştılar ama çok sıkıştırma geldi. Maçın kırılma anı Haaland’ın sakatlanıp çıktığı 60. Dakikaydı. Tigges tabi ki onun kadar katkı veremedi. Morey, Bellingham ve Reinier hamlesi daha erken gelebilirdi. Ya da Tigges yerine bir sahte 9 alınabilirdi ama kulübesinde de pek fazla seçenek yoktu. Terzic elinden geleni yaptı ve son yıllardaki bilançoya bakınca Dortmund iyi bir maç çıkardı denilebilir. Schulz hamlesi Sane karşısında biraz kalın bir hamleydi ve yine Meunier soru işaretleri bıraktı. Bayern’e karşı oyunu geride kabullenmemek zor. Bunu çok fazla takım başaramadı. Ama başarmalılar ki gelenek bozulsun. Bayern ise Kimmich ve Goretzka olduğu sürece her ne kadar defanslarında problemler yaşasalar da hücumda yıkıcılar. Alaba - Boateng tandemi yerine Upamecano ve daha ayağı sağlam bir stoper gelirse Bayern bir 5 sene daha tabloda yanına pek takım yanaştırmayabilir.

Köln – Werder Bremen

Geçen hafta Bayern’e farklı mağlup olan Gisdol rotasyona giderek, kart cezalısı Czichos, yedeğe geçen Cestic, Salih Özcan ve deniş yerine Katterbach, Jannes Horn, Max Meyer, ve Thielmann ile başladı. Frankfurt karşısında kazanan Kohfeldt ise Agu ve Schmid yerine Augustinsson ve Füllkrug başladı. Füllkrug sezona hızlı başlayıp sakatlanmıştı ve sakatlığı sonrası ilk kez 11’e çıktı. İki takım da bolca uzun pas oynadı ama rakip kaleye etkili gelemediler. İlk yarıda Köln topa sahip olsa da ceza sahasına yönelik somut girişim azdı. İki takım için de pozisyon fakiri bir maçtı ve ilk yarıda iki takımının toplam gol beklentisi 1’e ulaşmıyordu. 2. yarı Köln kanattan güzel bir atak geliştirip Füllkrug ile gole çok yaklaştı. Augustinsson’un da sebebiyle atak düzlemi bu maçta sol parsele kaydı. Onun yokluğunda Agu’yu daha çok bindirmelerle bir sahte hücumcu gibi kullanan Kohfeldt yerini alan Augustinsson’a daha çok oyun kurma görevi verdi. Dolayısıyla Agu oynarken görülen ceza sahasında sol koridora atılan pasları bu maçta pek göremedik. Sargent’ın da oyun kurulumunda Füllkrug ve Rashica arkasında bir görevi vardı ama o Kohfeldt’in beklediği katkıyı veremedi. Schmid ile Bittencourt girince Füllkrug’un yerini alan Sargent bir taç organizasyonunda Schmid’in asistinde arka direkte çok rahat biçimde golü attı. Gisdol’ün ekibi ısrarla kanat ortalarına devam etti. Maç boyunca hatta sezon boyunca bu ısrarı çok az sonuç verse de bu maçta Katterbach’ın ortasında Pavlenka’nın da hatasıyla Dennis ile buluştu onun pasında sonradan giren Köln taraftarının en sevdiği isimlerden milli olmuş ve kulüp düştüğünde dahi kulüpte kalmış Jonas Hector golü attı ve beraberliği getirdi ve ligde kalma adına önemli gollerden birini attı. Gisdol’ün elinde aslında çok yetenekli oyuncular var ama ısrarla ortalarla gol arıyorlar. Bu takım daha iyisini yapabilir. Bremen’de Kohfeldt de benzer bir görüntüde olsa da o biraz daha esnek. Onlar da ligde kalacaklar gibi ama taraftarlar biraz daha güzel bir futbol izlemek istediklerini sosyal medyadan paylaşıyorlar. Dolayısıyla Kohfeldt’in varyasyonlarını arttırması gerekiyor keza bu bir eğlence şovu.

Arminia Bielefeld – Union Berlin

Dortmund galibiyeti sonrası sürpriz biçimde Uwe Neuhaus ile yolları ayıran yönetimin takımın başına getirdiği isim Frank Kramer, Neuhaus’un son takımından ilginç biçimde Voglsammer ve Doan’ı kenara çekerken ara transferde kiralanan iki isim Okugawa ve Vlap’ı 11’e alırken Japon oyuncu ilk kez 11’e çıkacak. Fischer ise iyileşen Luthe’yi Karius yerine kaleye alırken sakat Lenz ve yedeğe çekilen Nico Schlotterbeck yerine Ryerson ve Bülter ile başladı ve daha ofansif bir 11 ile sahaya çıktı. Maçın hemen başındaki çarpışmada Ryerson başından, kaleci Luthe de burnundan yaralandı ve oyun 6 7 dakika dururken sahada kalmaları ilginçti. Oyuna devam edebildiler ama tedavi esnasında pek iyi görünmüyorlardı. Böyle durumlarda oyunculara ve teknik direktöre belki de inisiyatif verilmeli keza bu oyunu ne kadar seversek sevelim belki 10 sene sonra çoğu kişi bu maçın sonucunu hatırlamayacak. Dolayısıyla sağlıklarının ilk planda olması Almanya’daki taraftarlarca da daha yüksek sesli olarak dile getiriliyor. Yine Cordova da maç içerisinde ağzındaki yara sebebiyle çıktı. Oyuna dönersek daha önce Salzburg bünyesinde çalışan Frank Kramer’in gelişi ile Leipzig ve Salzburg’da görülen önde pres, vertikal oyun gibi prensipler Bielefeld’de de görülmeye başladı. Ayrıca hücumlara da daha kalabalık gidildi ve Doan’a bağımlı uzun top oynayan takıma göre kaleye net şans bulamasalar da daha diri bir görünüm verdiler. Union da normalden daha fazla topa sahip olup yer yer Bielefeld kalesini baskı altına aldı. Maçın geneli pozisyon bakımından oldukça fakirdi. İki takım da rakip ceza sahasında 2 pas yapmakta zorlandı ve şutla da pek araları yoktu. Kimi uyuklayan izleyiciler ancak 74’te Friedrich’in ara pasında ceza sahasına giren Endo’nun az farkla direğin dibinden giden şutunda spikerlerin sesine uyanmış olabilirler. İki takım olaysız dağıldılar ama birkaç nokta dikkat çekti. Union artık bir underdog takım değil ve saldırması gerektiğinin ve üst sıralarda kalma isteğini somutça gösterdi. Gelecek sezon kadrolarını ne kadar koruyabilirler bilinmez ama oyunculardaki bu mentalite gayet iyiye işaret. Öte yanda Bielefeld’de de farklı bir tutum vardı. Madem takım Neuhaus’tan memnun değildi neden bu hamle daha önce gelmedi diye düşündürüyor keza ara transferde bu olsaydı, Frank da takıma ısınır ve hatta belki ilk tespitlerine yönelik transfer hamlelerinde bulunabilirdi. Doan’ı yedek bırakmasıyla belki de takımın ona olan bağımlılığını kesmek istiyor olabilir çünkü Neuhaus yönetiminde rakip yarısahada atılan pası alıp topu tutmaya çalışan ve üretmeye çalışan Doan görüntüsü bir Bielfeld klasiğiydi. Frank Okugawa ve Vlap’ı da denkleme dahil edip bir şeyler planlayacak gibi.

 

Yorumlar