Geçen hafta acaba formda Frankfurt, Bayern’i yenerek lige heyecanı tekrar getirir mi derken gerçekleşti ve Leipzig de kazanınca liderlik yarışı şu an en bariz olarak 2 takım arasında olsa da yeniden başladı. Aynı heyecan Mainz’ın sürpriz Gladbach galibiyeti ile aşağıyı da alevlendirdi. Kalan 12 hafta daha heyecanlı geçmeye gebe.
Arminia Bielefeld – Wolfsburg
Geçen hafta karlı Münih deplasmanından 1 puanla ayrılan Uwe Neuhaus takımı bozmazken, kadro seçiminde oldukça Ortodoks olan Glasner de aynı 11 ile çıktı. Bielefeld maça defansif olarak kompakt başladı. Wolfsburg hücumlarını kanada doğru yönelttikleri preslerle engellemeye çalıştılar ve orta koridora top çevirtmediler. Kazandıkları toplar yine uzun paslar olarak kullanılsa da Doan’a alternatif olarak Vlap’ın da ileride top kullanabiliyor oluşu, Bielefeld’in 2. ve 3. bölgede daha çok top tutmasına yarasa da kaleye yönelik aksiyon alamadılar. Kaleci degajları da çizgide beklere oynandı ve böyle bir oyun başlangıcı hedeflediler ama daraltma gelince bu da işe yaramadı. Wolfsburg presine yönelik kaleye çok yakın kurdukları oyunu ileriye taşıyamadılar. Wolfsburg’da ise Glasner’in ileride inisiyatif verdiği isimler yine ilk yarıda çok çalıştı. Kariyerine ve sezona sağ bek başlayan Baku, Mbabu da gelince sağ hücumcuya evrildi ve bu maçta sol kanada da geçti. Ayrıca Arnold ile mesafe tanımadan şut atma yetkisini de almışa benziyor. Gerhardt da keza oyun kurarken sağ kanada yaslanıyor ve çizgiyi de kullanıyor. Yani öndeki 4’lü bir çark gibi dönüyor ve kim nerede ne zaman olursa olsun bu çark üretiyor. Kanattan organize olamayan takımın golü defanstan çıkarılan hızlı topta golü buldu. Golün organizasyonu harikaydı keza Weghorst orta sahaya geldi ve yanında onu marke eden isimler de onla orta alanda kaldı ve geri yerleşmekte geciktiler. Baku’ya tiplediği topu arkadaşı derin pasla ondan boşalan sağ kanadı dolduran Steffen’e attı ve o da aslında Weghorst’un pozisyonunu devralıp golü attı. Ders niteliğinde bir gol denebilir. İlk yarıyı mutlu kapatan Woflsburg 2. yarıyı da duran topta mutlu açtı. Adam paylaşımında Bielefeld, Weghorst’u unutunca o da rahat bir vuruş yaptı. Ortega topu sektirince bu maçın santrforu Steffen 2. golü attı. Topa sahip olmaya ve tempoyu belirlemeye devam ettiler. Çok arayı açmadan 3 de geldi ve yine sırtı dönük Weghorst Arnold’a pozisyon hazırlarken o da uzaktan güzel bir gol attı. Bielefeld’de Okugawa hamlesi ile ileride az sayıda tutulan topla üretim oldu ama tempoyu belirleyen Wolfsburg istediği gibi oynayıp bitirdi. Glasner geç de olsa takımı rölantiye alıp değişiklikler yaptı. Bielefeld adına Okugawa da takıma monte olursa onlar adına hala umut var. Wolfsburg’da ise geçen haftaya göre daha hızlı bir takım vardı. İstikrarlarını sürdürürlerse seneye Şampiyonlar Ligi’ne katılabilirler.
Freiburg – Union Berlin
Bremen maçında galip gelemeyen Freiburg’da Streich, Heintz, Jeong ve Demirovic’i kulübeye alırken yerlerini son maçlarda daha çok sonradan oyuna dahil olan Haberer, Höler ve Petersen ile doldurdu. Urs Fischer ise Hübner, Gießelmann, Gentner ve Awoniyi yerine Lenz, Prömel, Bülter ve Freiburg’da yedek oturan kardeşi ve asıl kulübüne karşı oynayacak Nico Schlotterbeck’i 11 başlattı. Konuk ekip daha aktif olan taraftı ve ilk yarının ilk bölümlerinde kanatlardaki boşlukları değerlendirip içeri toplar çevirdiler. Freiburg bu baskıyı atlatıp ilk 15 dakika sonrası topa daha çok sahip olsalar da 3. bölgeye topu aktarmakta ve yine o bölgede topla oynamakta güçlük çektiler. 2. yarıda Heintz-Haberer değişikliği ile 3’lü tandeme geçiş yaptı ama buna adapte olmakta bu maçta nedense güçlük çektiler. Kanat stoperler ve kanat bekler arası boşlukları Union daha iyi kullandı ve buldukları golde de Ingvartsen o boşluğa atılan topta çizgiye inip topu aşırtıp içeri çevirirken Prömel bomboş kalarak rahat bir gol attı. Aynı durumun benzerini diğer kanattan da yaşadılar. Sallai, Demirovic ve Jeong gibi hamleler ileride daha fazla üretmelerini sağlasa da boş alan bulamamaları skor bulmalarına engel oldu. Union defansından sürekli kademeler ve pas araları geldi. Üzerine kapılan toplarla geçiş hücumları ile karşı kaleye gidildi ve haftalardır düşüş trendinde olan ve acaba çakılışa mı geçti denilen Union Berlin haftalar sonra galip gelirken belki de Freiburg’un bu sezonki 2. duraklaması başladı. Kırılma anlarından birisi son 10 dakikaya girilirken Jeong’un kontrada bir adam eksiltip Gießelmann’ı da geçip ani bir atak başlatacakken Gießelmann’ın bir Kung Fu hamlesi ile onu indirmesi ve atağı sonlandırması oldu ama hakem kırmızı kartını kullanmak gereği duymadı. Performans olarak da 2. yarı daha iyi olan Freiburg bu pozisyondan dolayı hayıflanacaktır. Union’un ise Avrupa potansiyeli devam ediyor.
Eintracht Frankfurt – Bayern Münih
İyi form yakalayan Frankfurt ligin kırılma maçlarından birinde Rekordmeister Bayern’i ağırladı. Adi Hütter Köln maçına göre kadro dışı olan Durm ve Silva ve kart cezalısı Sow yerine Rode, Toure ve Jovic’i 11’de başlatırken sakatlık ve Covid ile başı belada olan Flick sakat Tolisso, yedeğe geçen Sarr ve Hernandez yerine Boateng, Kimmich ve az şans verdiği Roca’yı sahaya sürdü. Frankfurt hızlı başlayıp kaleyi ablukaya alırken taç organizasyonunda boş alanı yakalayıp soldan içeri çevrilen topta formda Kamada ile golü buldu. Daha çok sol kanadı kullandılar ve önceki maçlardaki gibi ana aktörlerden biri Kostic’ti. Ceza sahasına hem yerden hem de havadan tehlikeli toplar kesti. Geçen hafta bahsettiğim forvet arkası Younes-Kamada ikilisi de hücum yönünü çok zenginleştirdi. İlk golde önemli paslardan birine dahil olan Younes 2. golde de güzel bir vuruş yaptı ve maçın başında #saytheirnames aksiyonunun devamını gol sevincinde getirdi. #saytheirnames hareketi geçen sene 19 Şubat’ta sağcı bir Alman tarafından gerçekleştirilen terör saldırısında 9 göçmen hayatını kaybetmişti. Maça dönersek ancak 2 golden sonra Bayern pozisyonlar üretmeye başladı ama Frankfurt ceza sahasına ulaşmakta güçlük çektiler. İlk ciddi tehlikeleri uzaktan bir şutla geldi ve yine iş Coman ve Sane gibi yetenekli ayaklara kaldı ve onlar da daha çizgiden oynayıp kale çizgisine indiler. İyi bir bağlantı oyuncusu olan “Raumdeuter” Thomas Müller’in yokluğu çok hissedildi. Ligde 10 asist yapan yıldız oyuncunun lakabı, arkadaşlarına alanlar açmasından ve asistlerinin haricinde topsuz alanda çok iyi işler yapmasından geliyor. 2. yarı Bayern başka bir kimlikle çıkıp topa daha fazla sahip olup 3. Bölgede çoğaldı. Hızlı kanat değişimleri ile savunmanın dengesini bozdular. Çizgiye inen Sane altıpasta Lewandowski’yi buldu ve o da dengesiz savunma kendini marke etmeyince farkı indiren golü attı. Bu kadar değişimin sebeplerinden biri Roca-Goretzka değişikliğiydi. Frankfurt golden sonra biraz geriye çekilse de daha sonra topa daha fazla sahip olup ileriye uzun toplar göndererek Bayern’in arka tarafı da düşünmeye sevk etti. Bu da oyuna o kadar kalabalık olarak katılmalarını engelledi. Değişikliklerle de baskı yemelerine rağmen maçı bir gol daha yemeden galip bitirdiler. Savunmada bir motor sistemi gibi boşlukları sürekli bir oyuncu kapattı ve Trapp’a kolay kolay şut gelmesine izin vermediler. Çıkış trendlerinin bir tesadüf olmadığını Bayern gibi ligin psikolojik olarak büyük bir takımını yenerek gösterdiler. Podcastimizde bahsettiğimiz gibi bu lig adına bir kırılma anı ve The Man in The High Castle izleyenlerin anlayabileceği gibi bir nevi Jahr Null yani milat olabilir. Şampiyonlar Ligi’nde de yarışan Bayern daha fazla kayıp verirse bu lige de puan olarak yansıyacaktır.
Borussia Mönchengladbach – Mainz
Beraber Mainz’da günler geçiren eski dostlar Rose ve Bo Svensson’un karşılaştığı maçta Svensson, Rose’yi bolca övdü ve hatta neredeyse bir idol olduğundan bahsetti. İki antrenör de beraberlikle kapattıkları son maçlarına göre değişiklik yapmazken Rose ilginç biçimde 3’lü defansla başladı. Ginter ve Elvedi’ye 3. ve sol stoper olarak Bensebaini eşlik etti. Lainer ve Lazaro da kanat beklerdi. Aslında Rose’nin seçtiği bu taktik biraz ayna taktiğini andırıyor ve bu taktik rakibin karşı bir diziliş ortaya koyularak yapılıyor denebilir. Amaç rakibin her oyuncusuyla defansta eşleşme yakalanırken üstünlük sağlanması. Ayrıca hücumda da Hofmann ve Neuhaus’tan bazen bir bazen de ikisini hücuma dahil ederek yapabileceğini düşünmüş olmalı. Bu düşünsel derinliğe rağmen sahadaki oyun daha yüzeyseldi. İlk bölümde daha aktif olan Mainz, St. Juste’un ters kanada ileriye attığı diyagonal pasta Onisiwo ile golü bulurken Ginter rakibini marke edemedi ve onunla birlikte alan kapatacak bir bek olmayınca Onisiwo rahat bir şut şansı buldu. Benzer biçimde ceza sahasına atılan bu tip çapraz paslarda defans karşılamakta güçlük çekti. Bu golden sonra hemen karşılık verme fırsatı buldular ama Plea’nın şutu Zentner tarafından çelindi ve seken topta Hofmann hamle yapsa da Zentner tarafından düşürüldü ama penaltı verilmedi ve sebebi VAR tarafından süzülen pozisyonda Hofmann’ın ofsaytta oluşuydu. İlk yarıda Rose’nin ekibi açıkça erken reaksiyon verdi ve pozisyonlar gelmeye devam etti. 25’te yerleşik defansa karşı attıkları golde Lazaro’nun getirdiği topta Hofmann sırtı dönük bir forvet gibi topu Stindl’a bıraktı ve o da düzgün vuruşla durumu eşitledi. Ortak fikir ataklarına devam eden Gladbach’ın daha ilk yarıda öne geçip maçı koparacağıydı. Mainz savunmasına atılan derin toplar da ilk yarının sonuna doğru tehlikeli olmaya başlamıştı. 2. yarıda da daha tehlikeli ataklar geliştiren genel olarak Gladbach’tı ve maçın sonlarına doğru kanat bekler de ceza sahasına yakın oynamaya başlamıştı. Ama Mainz da Svensson geldiğinden beri berabere durumda olsalar hatta önde dahi olsalar saldıran bir yapıdaydı ve tam anlamıyla kapitüle olmayı kabul etmeyen bir takıma dönüştü. Kanat beklerden ortalarda rakip ceza sahasına kalabalık gittiler ve seken topları da aldılar. Maçın son anlarına girerken ceza sahasında alan savunması yapıp bu ortalara izin veren Gladbach atağı savuşturmadıkça yeni bir Mainz şansına dönüşüyordu ve normal süreye 5 dakika kala o seken toplardan biri kaleye çaprazdan güzel bir vuruş yaparak gol atacak Stöger’e geldi. Rose’nin sezon sonu olmayacağından mıdır bilinmez maçın geri kalanında Gladbach yeterince istekli bir görüntü vermeyip iyi ataklar üretemeyince Mainz deplasmanda sürpriz bir galibiyetle Schalke’yi dibe terkedip relegasyon noktası ve ligde kalma mücadelesine ön sıradan dahil oldu. Gladbach’ta ise Rose’nin ayrılışı ile birlikte olan spekülasyonların takıma sirayet ettiği konuşuluyor ve hafta içi Manchester City maçına moralsiz çıkacaklar.
Köln – Stuttgart
Relegasyon noktasından uzaklaşmaya çalışan Köln, son maçlarda inişli çıkışlı bir grafik gösteren Stuttgart’ı ağırlarken yeni sözleşmesini uzatan Matarazzo, Atakan Karazor ve Thommy’i kenara çekereken sakatlıklardan dönen Kempf ve takımın önemli isimlerinden Castro ile başladı. Ev sahibi Gisdol ise kulübedeki Jannes Horn ve Salih Özcan yerine Ehizibue ve sakatlıktan dönen hızlı kanat oyuncusu Jakobs ile başladı. İlk yarının büyük kısmında iki takım da uzun paslarla rakip savunmada gedikler ararken hücuma daha kalabalık giden taraf Stuttgart’tı. İlk yarıda iki takım da rakip kaleye isabetli şut atamadı. Her ne kadar defansif anlamda tedbir iyi olsa da koca 45 dakikada 3 şut izlemek iki takım taraftarları için sıkıcı olmalı. 2. yarı gelen serbest vuruşta Sosa’nın ortasında kule gibi yükselen Kalajdzic golü attı. Golden sonra da Stuttgart vitesi bir süre düşürmedi ve maç boyu arı gibi çalışan Endo çok fazla top getiri hücumcuları besledi ve koridorlara iyi paslar attı. 2. gol için Wamangituka ile fırsatlar bulsalar da gelmedi ve neredeyse Salih Özcan’ın direkten dönen şutu kaleyi bulsa belki maçtan 1 puanla ayrılabilirlerdi. Skor üretmede ilk devrede gösterdikleri performans göz önüne alınırsa beklenti daha fazla. Castro veya Förster’den bir Kalajdzic ile bağlantıya girse daha fazlasını yakalayabilirlerdi keza iyi bir bağlantı oyuncusu. Köln ise Dennis’e ara paslarla rakip kaleyi hedefledi ama markaj altındaki oyuncu fazla fırsat bulamadı. Bir oyuncunun ona daha yakın oynaması gerekiyor. Duda’nın sahte 9 olarak ona yakın oynaması Köln’e hücum anlamında iyi yansıyabilir. Hala ateş hattındalar.
Schalke – Borussia Dortmund
Revier Derby veya Ruhr derbisinde ev sahibi Gross, geçen hafta kadroya döndükten sonra ilk kez 11 başlattığı Bentaleb’i kenara çekerken yerini Boujellab ile doldurdu. Sevilla karşısında güzel bir ofansif oyunla kazanan Terzic ise sakat Akanji ve kulübede oturan Bellingham yerine Delaney ve Brant ile başladı. İlk yarıya Schalke her maçında olduğu gibi istekli başladı ama kadro anlamında daha güçlü olan taraf Dortmund ağırlığını doğal olarak koydu. Kanatlardan içeri Haaland’a top çevirirken orta koridoru da kullanmak istediler ama iyi bağlantı kuramadılar. Schalke baskı yemesine rağmen ilk yarı uzunca bir süre Dortmund’u kalesinden uzak tuttu ancak Stambouli’nin oyun kurarken kaptırdığı topta Sancho uzaktan güzel vuruşla golü attı. Kalede Fährmann’ın yerine giren ve pek ısınamayan Langer’in pek yapabileceği bir şey yoktu. İlk yarıyı daha da fazla darbeyle kapattılar. Sol kanada geçen Sancho’nun açtığı ortada mükemmel bir voleyle farkı ilk yarı bitmeden 2’ye çıkardı. Schalke 2. yarı yine istifini bozmayıp baskılı ve istekli başlasa da bireysel hatalar tempo bulmalarına engel oldu. Hoppe’ye ulaşamayınca ve şut şansı da pek bulamayınca mücadelelerini somutlaştıramadılar. Dortmund da tam anlamıyla istediği organizasyonları zamanlamaların iyi olmaması sebebiyle oynayamadı ve tam anlamıyla işleyen bir takım görünümü vermedi. Bireysel yetenek ve içgüdüler yine bu maçı bu hale getirdi denilebilir. 3. golde yine Reus ve Guerreiro ikili oyunu golü getirdi. 4’te bu koridora pas oyununu Sancho ve Bellingham oynadı ve onun çevirdiği topta Haaland golü attı. Bu organizasyonları diğer maçlarda da yapabilseler daha iyi bir pozisyon elde edebilirlerdi. Belki de son Ruhr derbisiydi ve bu sezon Schalke’ye veda sezonu olabilir.
Augsburg – Bayer Leverkusen
Young Boys maçından mağlup ayrılan Bosz o maçta defansta rotasyona gitmişti. Sven Bender, Tapsoba, Wendell ve Fosu Mensah kadroya döndü. Ayrıca Aranguiz, Covid olan Amiri’nin yerini alırken Diaby de Gray’in yerine kanatta yerini aldı. Herrlich de kaybedilen Leipzig maçı sonrası takımı büyük oranda değiştirdi ve Framberger, Uduokhai gibi sakatlıklardan dönen isimler tekrar sahaya çıktı. Kâğıt üzerinde güçlü olan Lewerkusen tipik ara pas oyunuyla ve topa sahip oluşu ile ilk dakikalarda hakim bir görüntü verse de son haftalarda şans bulup hataları ile gündeme gelen Lomb’un bir hatasıyla geriye düştü. Daha sonra yine kanatları kullanarak ilk yarıda skoru çevirmeye çalışsalar da içeri aktarmada güçlük çektiler ve öte yandan uzun paslarla Niederlechner’i hedefleyen Augsburg ataklarında da tedirgin bir savunma görüntüsü vardı. En temel problem iletişimdi keza Aranguiz’in yaptığı bir faul sonrası mimik olarak da bunu göstermesi sorunu vurguladı. Defanstaki oyuncular çevre kontrolsüz ve kötü yerleşimli olarak az adamla gelen Augsburg’a çok fazla pozisyon verdi. 2. Yarıda dakikalar eridikçe Bosz daha fazla risk aldı. Maç içerisinde 3-5-2 ve 3-4-3’e geçiş yaparken Augsburg da geriye yaslandı ve elde ettikleri topları da pas yapmak yerine ısrarla ileri kullandılar. Herrlich, Hahn’ı da alarak bu toplar için bir opsiyon daha yarattı ama 1-0’da maç tutmak donmuş bir gölde yürümek gibi ve karşıya geçmeden ince buza denk gelmemek gerekiyor. Leverkusen’de Gray ve Frimpong hamleleri ile daha fazla içeri top çevrildi. Ne kadar savuştururlarsa savuştursunlar son düdüğe kadar bunu yapmaları gerekiyordu. Gumny ve Moravek hamleleri aslında ileride top tutmak ve geçiş oyunu için iyiydi ama onlar da çok top kaybetti ve bu dönen toplarla Leverkusen’e cephane oldu. En son artık Tapsoba da Donkvari biçimde ileride ekstra bir forvet oldu. Sağ kanattan Gray’in çizgiye inip orta yapacakmış gibi hareket ettiği topta içeri çevirdiği pasta Tapsoba bir santrfor gibi düzgün vurarak takımını öne geçirdi. Maç sonu yargısına gelirsek her ne kadar Lomb hatayla puan kaybına sebep olsa da maçı çevirmek için çok geniş bir zaman vardı. Bosz’un takımı panik bir görüntü verdi. Defanstaki eksiklikler de göz önüne alındığında 1-1 adil bir skor gibi. Herrlich ise ilk defa Augsburg’u Leverkusen karşısında galip yapacaktı ama son saniyelerde nefesleri yetmedi.
Hertha Berlin – RB Leipzig
Eninde sonunda bir sürpriz yapabiliriz diyen Dardai hala ideal 11’ini arıyor gibi keza Pekarik, Alderete, Ascacibar ve Guendouzi keara geçerken Klünter, Sami Khedira, Leckie ve oğul Marton Dardai oyundaydı. Liverpool’a kaybeden Nagelsmann ise Kampl, Nkunku ve iyi maç çıkarmayan isimler Mukiele ve Upamecano yerine Orban, Halstenberg, Hwang ve Poulsen ile başladı. 3’lü savunma ile başlayan Hertha’da Stark geriden pas dağıtımı yapıp oyunu hızlı ileriye taşıdı. Bu paslar ayrıca kanat bekler Leckie ve Mittelstädt’i de bulsa da kanat oyuncuları sıkıştırmalarla içeri top aktarmada zorlandılar. Dardai defansif orta saha sayısını bir azaltarak Tousart ve Khedira ile başladı ve Khedira da ilerideki 3’lüye hücumda dahil oldu. Lukebakio kanat yerine daha içte yer alırken Piatek ile gol aradı. Leipzig’de ise ligde pek 11 başlamayan hücum oyuncusu Hwang top taşıma adına hızlı bir seçim oldu. Sabitzer ve Haidara’ya daha çok defansif görevler verilse de Sabitzer mükemmel bir şutla takımını öne geçirdi. Daha önceki sezonlarda bek olan Halstenberg ve Klostermann kanat stoper olarak da dinamizm yarattı. Bu arada Angelino ileri çıkıp ekstra bir hücumcuya dönüşürken Adams geride kaldı ve formasyon 3-3-3-1’e dönüştü. Nagelsmann bu saha içi değişimleri çok yapıyor ama oyuncularının yerinin sık değişmesi bazen büyük maçlarda adaptasyon adına sıkıntı yaratabiliyor. 2. yarıda Dardai, Guendouzi hamlesiyle ön alana atılan derin pasların kalibresine katkı yapmak istedi ama Liverpool maçında geride Leipzig defansı ne kadar sakarsa bu maçta o kadar iyiydi ve skor da ürettiler. Duran toplardan gelen gollerle galibiyeti perçinlediler. Dardai’nin oynatmak istediği “steilklatsch” yani ileriye derin pas oyunu (özellikle orta koridordan başlayıp) bu maçta tutmadı ve Nagelsmann’ın defans geçişi oldukça iyiydi. Bayern’in kaybettiği hafta kazanan Leipzig puan farkını 2’ye indirdi. Leipzig kulübü sahipleri sebebiyle pek sempatik bulunmuyor ama Bayern de çok seviliyor sayılmaz. Şu bir gerçek ki artık bu lige başka bir Şampiyon gerekiyor.
Hoffenheim – Werder Bremen
Molde ile 3-3 berabere kalan Hoeneß o maçta forma giyse de kart cezalısı olan Vogt ve sakatlanan Gacinovic yerine Grillitsch ve Kaderabek ile başlarken ofansif orta saha veya 8 numara olarak gördüğümüz Grillitsch’i 3’lü tandemin ortasına koydu ve görev adamı olan Grillitsch orada da sırıtmazken geriden oyun kurulmasına pozitif etki etti. Diğer tarafta ise geçen hafta Freiburg maçında pek üretmese de 90 dakika dayanıp 1 puan ile çıkan Kohfeldt sakat Augustinsson ve yedeğe geçen Romano Schmid yerine Agu ve Bittencourt ile başladı. İki tarafta birbirine zıt bir futbol oynuyor. Bremen sonuca direkt ulaşmak için acele ve hedefi pek de net belli olmayan uzun paslarla savunma arkasına adam kaçırmak isterken Hoffenheim hazırlık paslarıyla topu dolaştırıp daha etkili ve somut hücumlar üretti ve savunma arkasına atılan toplar da kaçan Bebou veya Dabbur’un koşu yolunaydı ve Bebou golünde Ömer Toprak da ofsaytı bozunca Pavlenka ile karşı karşıya kaldı ve golü attı. 2. golde de Baumgartner’e topun gelmesinden önce Baumann’ın degajına bakmak lazım. Yine Bebou’ya oynanan topta hava mücadelesinde Bremen defansı topu kazansa da seken rebound’u Baumgartner alıp hızlıca Dabbur’a aktardı. Onun kaybettiği topta seken bir diğer topu alıp kendisi sürdü ve boş alanı da bulunca şutunu çekip golü attı. Üzerine Bremen bu uzun paslarda Agu’yu da sol kanat bekten çok sol hücumcu gibi kullanınca boş alanlar arttı. 2. yarıda da Kohfeldt bu karavana uzun top oyunundan vazgeçmedi. Önceki maçlar da en azından kanat ortaları geliyordu ve bunlarla arka direklere sarkan oyuncular skor buluyordu. Bu maçta o da yoktu. İleriye yaptığı takviyeler hatta Ömer Toprak’ı orta sahaya çekmek gibi ilginç hamleler de işe yaramadı ve üzerine eksikler sonucu belki oynar dediğim Rennes’den kış transferinde alınan Giorginio Rutter son saniyelerde düzgün bir vuruşla golünü attı. Hoeneß de Glasner gibi maç kopsa da erken rotasyona gitmedi ki takımının buna ihtiyacı esasen var. Hatta 3-0’ken Kramaric’i aldı ilginç biçimde ve niyeti daha fazlasını atmaktı. Maçın başından sonuna çalışkan bir Bebou vardı ve en iyi maçlarından birini oynadı. Bremen ise bu maçta basit prensiplerden uzaktı. Futbolda iki önemli faktörden hücum ve defansı iyi yapamayınca elde debelenen 11 oyuncu kalıyor ve onlar da eğer bireysel yetenekleri çok iyi değilse bir yere kadar ilerleyebiliyor. Kohfeldt’in hücumu düşünmesi, risk alması gibi konular kariyeri boyunca olumlu bulunsa da somut B ve C planı olmayınca çok sorgulanmaya başladı. Eğer ligin dibindeki takımlar bu kadar kötü olmasa bu sezon, kendilerini düşme hattında bulabilirlerdi ki Mainz çıkışa geçti, Herta, Köln ve Arminia Bielefeld de puanlar almaya başladılar. Dolayısıyla bu görüntüdeki Bremen’in ligden düşmesi açıkçası sürpriz olamaz.
Yorumlar