Yine mi ikincilik? Her Borussia Dortmund taraftarının kendisine sorduğu bir sorudur bu. Sorun da zaten bu. Dortmund taraftarı uzun zamandır gerek yönetimsel, gerek teknik ekip, gerek ise sakatlık veya kötü bireysel performanstan ötürü oluşan şanssızlıklardan dolayı bir tükenmişlik sendromuna girmiş durumda.
Son yıllarda şampiyon olamayan BVB aslında neden olamıyor, gelin inceleyelim...
1. Yönetim ve Mantalite
Futbol ticaretleşti, hem de hiç olmadığı kadar! Borussia Dortmund ise bu ticaretleşmenin öncülerinden biri. Stadın isim hakkı, yapılan transferler ve oyuncuların kulüpte kalma süresi, kısaca şehir bir mantalite değişimine uğradı. Bilmeyenler içiN; yerel halk stada eski ismi olan “Westfalenstadion” diyor. Sebebi ise endüstriyel futbola karşı olmaları. Şehrin mantalitesi bu. Yönetim önce bu mantaliteye ters düştü ve yerel halkı görmemezlikten geldi. O dönem için şartlar onu gerektiriyordu, buna itirazım yok. Peki şimdi?
Stadın isim hakkı bittikten sonra tekrar imzalayacağız mı? Yönetim bize imzalayacaklarını hissettiriyor.
Peki yapılan transferlerin kulüpte kalma süresi ile ilgili durum nedir? Biz ne zaman sağlam bir yapı kurup onu oturtup 5-8 yıldır aynı ekiple mücadele edeceğiz? Uli Hoeneß’in söylediği gibi: “her yeni oyuncu iyi oynadığı maçtan sonraki gün gazetede adını herhangi bir kulüp ile görüyorsa, kulüp (Borussia Dortmund) ile bağ kuramaz.” Sanırım istemeden bize iyilik yaptı, çünkü son zamanlar gördüğüm en güzel eleştirilerden biri. Umarım Borussia Dortmund yönetimi kulak asıp, bu konuda doğru yolda ilerlemeye başlar.
Yönetimin bir başka eksik konusu ise Teknik Adam ve kadro seçimleri...
Ata Demirer bir reklamında “Fenerbahçe yapboz gibi takım. Forvet varsa stoper yok, stoper varsa kanat yok, kanat varsa orta saha yok.” diyor ya... Dortmund’da da aynı durum söz konusu. İyi bir Teknik Direktör geldiğinde iyi kadro verilir ama kadro genişliği az olur. 3-4 oyuncu sakatlanırsa işler kötüye gider. Eğer kadro derinliği varsa bu sefer as kadro şampiyonluk yolunda ilerlemek için zayıf kalır. Eğer ikisi de varsa getirilen hoca kötü çıkar. Yani bir türlü şansımız (kendimizi kandırmazsak buradaki doğru kelime planlama) yaver gitmiyor.
2020 yılında şampiyon olmak için sadece iyi teknik direktör yetmez. Sadece iyi kadro da yetmez. Bundan 30-40 yıl öncesinde Lobanovski diye bir adam çıkıp, yarattığı takımla Avrupa’da üstün başarılar elde edebilmiştir. Veya Steaua Bükreş yakaladığı jenerasyonla Avrupa Kupası zaferine ulaşabilmiştir. Bir yandan Brian Clough potansiyeline ulaşamamış oyuncuları toplayıp Nottingham Forrest ile 2 yıl üst üste Şampiyonlar Ligi’ni kazanır; diğer yandan Real Madrid dönemin en iyi oyuncularını toplayıp tepeye çıkar.
Ama artık bunlar yetmiyor maalesef... Zafere ulaşmak için A’dan Z’ye kadar her şeyin iyi olması gerekir.
2. Teknik Direktör, Kadro ve Sistem Tercihleri
Teknik direktörleri değerlendirirken şunu söylemek gerek: Dortmund Almanya’nın büyük takımlarından biri. Dolayısıyla hücum oynar, topu sürekli ister, alır ve gol yollarında saldırır. Her büyük takımın yaptığı gibi bizde de durum bu. Peki hücum etmek için hangi prensipler kullanılır?
1. Genişlemek
2. Hat geçmek (pas veya dripling ile)
3. Çoğalmak
4. Hareketlilik
5. Yaratıcılık
Şimdi gelin bu 5 prensip üzerinden her Teknik Direktör’ü değerlendirelim...
Klopp sonrası Thomas Tuchel, Peter Bosz, Peter Stöger ve Lucien Favre bu takımın başına geçti.
1- Thomas Tuchel: Yetenekli ama çok takıntılı olan biriydi. Kendine has bir tarzı var, ancak işin ilginç tarafı şu ki Borussia Dortmund seviyesi olmayan oyuncularla maça çıkmayı çok severdi. 2 sezon Dortmund şehrinde kaldı ve sonrasında PSG ile imzaladı.
O’nun takımı hücum prensiplerini yerine getiriyordu, yaratıcılık hariç... Dedik ya, takıntılı birisi diye. Her şeyi çizilmiş istiyor, kendisi yaratıp, antrenmanda oynatıp maçlarda uygulayacak. Ancak futbolun güzel tarafı da bu... 2+2 bazen 4 etmiyor. Yaratıcılık antrene edilemeyen bir şeydir. Oyuncuda/oyuncularda ya vardır, ya da yoktur. Tuchel yaratıcı oyuncu aldırmak yerine O’nu dinleyen, sözünden çıkmayan oyuncuları tercih etti ve dolayısıyla bazen gol atmada zorlanmalar yaşayıp, saçma puan kayıplarıyla uğraştık.
Yine de Tuchel kötü oynatmıyordu ancak büyük maçlarda da epey pasif bir görüntü gösteriyordu takımı. Her şeye rağmen bence üçüncü sezon kalsaydı bizi şampiyon yapabilirdi.
2- Peter Bosz: Çok formda geldi. Öyle bir başlangıç yaptı ki Avrupa’da bizim kadar gol atan ve az gol yiyen başka bir takım yoktu. Ardından as kadrodan birkaç kişi sakatlanınca ve kadro derinliği yeterince iyi olmayınca kötü sonuçlar ve özellikle 4-4’lük Schalke maçı bizleri epey gerdi. Hücum prensipleri açısından kusursuzdu. Oyunculara saha içinde özgürlük veriyordu ama aynı zamanda taktiksel çözümler de sunuyordu takımına. Onu yıkan tek şey aynı dönemde birçok as oyuncunun sakatlanması...
3- Peter Stöger: FC Köln takımının başındayken takım sonuncu sıraya kadar geriledi ve ardından görevine son verildi. Watzke ise sonuncu sıradaki takımın kovulan Teknik Direktörü’nü bize layık görüp görev verdi. Benim hayatımda izlediğim en kötü Dortmund, Stöger dönemindeki BVB’ydi.
Hücum prensipleri açısından değerlendirme yapacak olursak:
Son iki prensibi yerine getirmek biraz da Teknik Adam’ın kullandığı oyuncular, seçtiği kadroyla alakalı. Stöger bu konuda da sınıfta kalmıştı. 5 prensipten sadece birini yerine getirerek şampiyon olmayı geçtim, maç bile kazanamazsın. Nitekim öyle de oldu...
4- Lucien Favre: Dortmund’a gelene kadar büyük takım tecrübesi yaşamamış ancak genç oyuncularla çalışmayı sevdiği için kulübün kimyasına da az çok uyuyordu. Hücum prensipleri açısından değerlendireceksek öncelikle şunu söylemek gerekir... Favre’nin eline geçen kadro Klopp dönemi sonrası en iyi kadro.
Ayrıca prensiplerden bağımsız olarak Favre hakkında şunları eklemek isterim...
Genç oyuncu oynatmak güzel ancak bir oyuncu sırf genç diye oynatmak bir o kadar yanlış. Bellingham bence iyi bir oyuncu. Bundesliga seviyesinde biri. Dortmund seviyesinde de oynayabiliyor. Sorun şu ki şu an Brandt kadar iyi değil ve Brandt yedek kalıyor. Bu kadar iyi bir oyuncunun sırf Bellingham daha genç diye yedek kalması yanlış bir durum. Formayı hak eden almalı, genç veya tecrübeli, yabancı veya yerli değil.
Kısa bir özet yapmak gerekirse Borussia Dortmund’un bir mantalite değişimine ihtiyacı var. Dortmund artık eski parasız ve orta sıra takımı Dortmund değil. Borussia Dortmund büyüdü ve bunun farkına varıp büyük kulüp gibi hareket edilmeli. Seçilen teknik direktörler ve kadro yapılandırması daha cesur yapılmalı. Sezona tek forvet ve tek sağ bek ile girilmez. Cesur davranıp ikincisini de alabilmelisin. Bu mantaliteye ihtiyaç duyuyoruz ve BVB taraftarları olarak eminiz ki bu yol bizi zafere götürecektir!
Okuduğunuz için teşekkürler! :)
Yorumlar